Vergi direnci, vergi mükelleflerinin hükûmete, hükûmet politikalarına veya vergi kavramının kendisine karşı oldukları için vergi ödemeyi reddetmelerine ya da mümkün olduğunca az vergi ödemelerine denir. Bir ‘doğrudan eylem’ biçimi olan vergi direncinin kısa tarihi, elde ettikleri ve bürünebileceği suretler, mütemadiyen yüksek vergilerle ve bu vergilerin gittiği yerlerin bilinmezliğiyle sınanan Türkiyeliler için belki de artık ilgiye layıktır.
Tarihten Vergi Direnci Örnekleri
Vergi direnci tarihte pek çok toplumsal hareketin itici gücü olmuştur. Örneğin Roma İmparatorluğu’nda kelle vergisine karşı çıkan Yahudi grup Zealotlarca benimsenmiş bir yoldur. Başka etmenlerle büyüyerek M.S. 66-73 tarihleri arasındaki Birinci Yahudi-Roma Savaşı’yla sonuçlanan hareket, vergi direncinin en erken örneklerinden biridir ve bu tip bir tepkinin kadim bir eylemlilik biçimi olduğunu da gözler önüne serer.
Bilinen en büyük ölçekli vergi dirençlerinden biri, 1700’lerde Büyük Britanya’nın kolonisi olan Kuzey Amerika’da ‘Temsil yoksa vergi de yok’ şiarıyla yola çıkan ve Büyük Britanya parlamentosunda 13 Amerikan kolonisinin doğrudan temsil edilmiyor oluşuna yönelik bir tepkiydi. Denizaşırı İngiltere’de şekere, çaya ve daha pek çok mala yüksek vergiler konuyor ve bu mallar Amerika’ya getirilip fahiş fiyatlardan satılıyordu. Parlamentoda temsil edilmedikleri için vergilerde söz hakkı bulunmayan Amerikan halkının 1973’te İngiltere’den gelen yüksek vergili çayları denize dökmek suretiyle gerçekleştirdikleri protesto (bkz. Boston Çay Partisi) ve iki yıl sonra patlak veren Amerikan Bağımsızlık Savaşı, vergi direncinin isyana da dönüşmek kaidesiyle, nelere kadir olduğunun da işaretidir adeta.
Süfrajet Kadın Özgürlüğü Birliği (Women’s Freedom League) altındaki Kadınların Vergi Direnci Birliği (Women’s Tax Resistance League) de 1909-1918 yılları arasında, kadınlar Britanya’da oy hakkı kazanmadığı müddetçe vergi ödemeyi reddeden bir hareketti. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1730’da Patrona Halil İsyanı’na evrilen vergi direnci, Ghandi’nin 1930’da hâlâ İngiltere kolonisi olan Hindistan’da tuz vergisini protesto etmek için yaptığı yaklaşık üç buçuk haftalık yürüyüş, Filistin’in Beit Sahour kasabasında Filistinlilerin “Çocuklarımızı öldüren kurşunların parasını ödemeyeceğiz.” diyerek İsrail Devleti’ne vergi vermeyi reddetmeleri gibi olaylar, vergi direnci etrafında oluşan farklı eylemlere örnektirler.
Günümüzde Vergi Direnci
Genel bir ilke olarak vergilerin azaltılması, liberal ekonomik çizgideki partiler tarafından sıkça gündeme getirilen bir mevzu. Türkiye’de de bu görevi ekseriyetle Liberal Demokrat Parti (LDP) üstleniyor. Hükûmetin koyduğu vergileri ve bunların kullanıldığı yerleri eleştiren çizgilerin aksine LDP, vergi mefhumuna karşı kökten bir çıkış sergiliyor; ancak vergi direnişi, bu tarz bir çizginin aksine, bir aktivizm biçimidir.
Vergi direnci, aktivizm literatüründe doğrudan eylem/şiddetsiz doğrudan eylem olarak geçer ve bugün en geniş uygulanış biçimi savaşların fonlanmasını engellemek için yapılan hâlidir. Vergi kaçırmaktan politikleşmiş olması yönüyle ayrılır, salt bireyin kendisiyle alâkalı değildir. Vergilerin ilkesel olarak azaltılmasını talep eden bir partiye oy vermekten farklıdır; yurttaş direkt olarak vergi ödemeyi reddeder.
Genellikle vergilerin harcandığı kalemler konusunda söz hakkını haiz olmak gibi şeffaflık odaklı bir talebi da beraberinde getirir vergi direnci. Yani durum basitçe kendi refahını artırmak için vergi ödememeyi istemek değildir. Vergi ödemek vasıtasıyla vatandaşların kendi rızaları dışında dahil edildikleri belki savaş suçları belki de çeşitli yolsuzluklar varken aktif bir vergi direnci sergilemek, çok alışılan bir sistemin masum olmadığının farkına varılması ve bu yönde bir adım atılmasıdır.
Güncel hareketler arasında en önemlilerinden birisi olan Ulusal Savaş Vergi Direnci Komitesi, 1982 yılında ABD’de kurulan bir vergi direnci grupları koalisyonudur. Koalisyonun ve aktivistlerin amacı, ABD içinde ve dışında savaşları finanse etmek için kullanılan vergilere karşı olmadıkları için Amerika Birleşik Devletleri’ne vergi ödememektir.
Savaş vergisi direnci aktivistlerinin çoğu yalnızca vergi ödemeyi reddetmiyorlar, aynı zamanda vergilerini yeniden yönlendirmeye çalışıyorlar. Örneğin, ABD’li çevre aktivisti ve vergi yeniden yönlendirme aktivisti Julia Butterfly Hill,[i], ödemediği vergileri kendi seçtiği hayır kurumlarına bağışlamak suretiyle, niyetinin samimi bir şekilde içinde bulunduğu topluluğa fayda sağlamak olduğunu, devletinse vergilerle bunu yapmadığını kanıtlayan aktivistlerden yalnızca biri.
Vergi direncinin hem yasal hem de yasal olmayan yolları var. Yasal olarak en bilinen yol, vergilendirilebilir tüketimi azaltmak veya en düşük vergi alınan/vergi alınamayacak kadar az gelir getiren işlerde çalışarak buna uygun bir sadelikte(hatta belki bilinçli bir yoksullukta) yaşamak olabilir. Kendilerini vergi direnci aktivisti olarak tanımlıyorlar mı bilinmez ancak Antalya’nın Kumluca ilçesi sınırlarındaki Alakır Vadisi’nde buldukları araziyi satın alıp orada yaşayan Tuğba Günal ve Birhan Erkutlu, bu hayatı tercih etme sebeplerinden bahsettikleri röportajlarda, şehirde yaşarken de savaş karşıtı gösterilerde yer aldıklarını ve bilinçli olduklarını ancak bizzatihi tüketim alışkanlıkları sebebiyle uluslararası tüketim zincirine dahil olma ve vergi ödeme gibi araçlar vasıtasıyla istemeden de olsa savaşlardaki rolleri sıfıra çekemediklerini düşündüklerini aktarıyorlar.[ii]
Türkiye’de Vergi
18 yıldır toplanan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), Türkiye’nin en tartışmalı vergilerden biri. Avrupa Birliği uyum çalışmaları kapsamında, ithalattan edinilecek kamu gelirlerinin potansiyel düşüşünü engellemek saikiyle ilk olarak meclis gündemine 90’lı yıllarda gelen ÖTV, artık Avrupa Birliliği üyeliği hükûmet nezdinde öncelikli bir konu olmamasına rağmen -yani gümrük birliği ihtimalinde yerli malların dezavantajlı duruma düşmesi meselesi ortadan kalkmış olmasına rağmen- alınmaya devam ediliyor. Bugün, Türkiye’nin vergi gelirlerinin %15’inden fazlasını ÖTV oluşturuyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Bütçe ve Strateji Başkanlığı verilerine göre 2019 yılında bütçe gelirleri içinde ÖTV’nin payı %18,5’ti.[iii]
ÖTV veya yine olmayacak ürünlerden yüksek oranlarda alınan Katma Değer Vergisi (KDV) gibi toplanması oldukça kolay doğrudan vergiler, Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan yollar ve benzeri envai çeşit, devlete gelir getiren pratiğe rağmen, örneğin pandeminin başlarında halktan bağış istenmesi benzeri meseleler, Türkiye yurttaş vergilerinin nereye harcandığı sorusunu doğuruyor kaçınılmaz olarak; yahut vergiler tamamen harcanmaları gereken yere harcanıyorsa bile, bu harcamaya katılmayan yurttaş ne yapmalı? Bir yurttaşın yapılmasına hiç katılmadığı bir silahlı müdahaleyi reddetmesi veya bir ateistin Diyanet İşleri Başkanlığı’nı finanse etmeyi reddetmesiyle bir varsılın, belki yoksul yurttaşların sosyal güvenliğine harcanacak vergiyi vermek istememesi bir mi? Kategorik olarak belki; ancak içerikteki ve niyetteki fark hemen göze çarpıyor. Dolayısıyla vergi direncinin Türkiye’de bir seçenek olup olamayacağı sorusu gittikçe daha güncel oluyor.
Vergi Direncinin Eleştirisi
Hem niyet okuyuculuğu yaparak hem de yöntemi sorgulayarak, vergi direncine biraz şüpheyle yaklaşmak elbette mümkün. Özellikle Türkiye’de kolektif bir vergi direnişi hareketi gelişmediği için, mesele genelde tekil bir vergi kaçırma noktasında kalıyor ve içinde bulunulan topluluğun refahı değil bireysel refah odaklı olabiliyor veya vergiye yapılan liberal itirazlar, yoksullukta zenginliğin payını görmeyen, sisteme yönelik bir bakış açısından mahrum fikirlerden kaynaklanabilir pekâlâ; ancak her halükârda, belki de vergi ekonomiyle siyaset arasındaki kırılmaz bağı ortaya koyduğu için, vergi direnci de özel bir konumdadır. İnsan hakları veya ötekine yapılan haksızlıktan bahsederek harekete geçirilemeyen kitlelerin, konu kendilerini çokça ilgilendiren vergi olduğunda geniş çaplı bir şekilde mobilize olabildiklerini, önceki tarihsel noktalardaki örnekler kanıtlıyor.
Günümüz vergi direncinin işlevselliği, toplumsallaşmasının zayıflığı bakımından tartışmalı olabilir lâkin tarihte özellikle de vergi isyanlarına dönüşen vergi dirençlerinin bugünün insanlarına öğrettiği bir şey varsa o da isyanın, başkaldırının meşru bir hak olduğudur. Her türlü sokak hareketi ve protestosunu marjinalleştiren düşünsel akımlar ve devlet söylemi pek çok insanı pasifliğe iterken, bir benzeri sonradan Lenin’e atfedilen, milattan önce Antik Yunan’da Perikles tarafından söylenen şu sözler kulaklarda çınlamalı: “Sizin politikayla ilgilenmemeniz, politikanın da sizinle ilgilenmeyeceği anlamına gelmez.”
[i] Hill’in kayda alınıp yayınlanmış bir konuşması için bakınız: Julia Butterfly Hill: War & Tax Resistance
[ii] İki sanatçıyla yapılan birkaç röportaj için aşağıdaki bağlantılardan faydalanılabilir.
- https://gazetekarinca.com/2018/08/antalyada-yikima-karsi-yasami-savunanlar-birhan-erkutlu-ve-tugba-gunal/
- https://www.haberler.com/cevreci-cift-6-yildir-vegan-besleniyor-12688427-haberi/
[iii] http://www.sbb.gov.tr/vergi-gelirleri/
Kaynakça
Gök, A. Kadir. “Vergi Direncinin Gelişimi” Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi 22 (2014 ): 143-163.
Oktar, Kemal. « Özel Tüketim Vergisi 10 Yaşında » , 2012. URL : https://www.dunya.com/kose-yazisi/ozel-tuketim-vergisi-on-yasinda/14444