Türkiye’de prekarya/güvencesiz olma halleri üzerine bir yazı dizisinin ikinci bölümü olan bu yazıda mahkûm emeğinden bahsedeceğim. Mahkûm emeği, cezaevi emeği, hapishane emeği benzeri isimlerle anılabilecek konuyu gündeme alırkenki esas amaç, ana akım medyada sık olarak yalnızca olumlu yönleriyle ele alınan mahkûm emeğine eleştirel yaklaşmak, desteklediği ve hasır altı ettiği unsurları düşünmek olacak. Hükümlü ve tutukluların çalışma koşullarına mercek tutmak, Türkiye emek dünyasındaki ‘görünmeyenler’i çeşitlendirmek, ne kadar her yerde olduklarının idrakine varmak için elzem.
Cezaevi Emeği
Herhangi bir suçtan hüküm giyen mahkûmların mahpusluk süreçlerinde çalıştırılmaları yeni bir uygulama değil. Bu uygulama cezalıların işe yaramasını sağlama suretine bürünerek pek çok kapatma cezasının parçası olmuştur. Nazi Almanyası’ndaki (Üçüncü Reich) toplama kamplarında zorla çalıştırma sıkça kullanılan bir ceza yöntemiydi. Bir başka örnek de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden, adı tanıdık gelebilecek olan cezai çalışma kampları sistemi Gulag[1]’dır. Köle olmayanların zorla çalıştırılmasına da, kölelerinkine olduğu kadar, tarihin pek çok noktasında rastlanabilir.
Ancak yazının merkeze aldığı modern cezaevi emeğini bu uygulamalardan ayıran çok önemli birkaç unsur var. Öncelikle, cezaevinde hükümlülük veya tutukluluk süresince çalışmanın bir zorunluluk olmadığına değinmek gerekir. Yani yasa koyucu, cezaevinde mahkûmun çalışmasını bir cezaî önlem olarak kurmaz. Bu noktada bir başka önemli unsur olarak uygulamayı yürürlüğe koymanın amacı devreye girer: rehabilitasyon.
O hâlde, cezaevi emeğinin uygulanışının sorunlu olup olmadığını tartışırken sorulması gereken sorular şunlardır: Amacının mahkûmların rehabilite edilmesi ve topluma geri kazandırılmaları olduğu iddiasında, neredeyse doktrinde fikir birliği bulunan modern ceza hukuku kapsamında, cezaevi emeği ne derece gönüllüdür – diğer bir deyişle, çok yoksul biri de cezaevinde çalışmadan yaşayabilir mi? Cezaevi emeği, rehabilitasyon amacına ulaştıran bir uygulama mıdır yoksa amacı ve uygulanışında sapmalar mı yaşanmaktadır? Cezaevi emeği eğer rehabilitasyon sağlayabiliyorsa hangi koşullarda bunu sağlayabilir?
Neoliberalizm ve Mahkûm Emeği
Bir uygulamanın amacına ulaşıp ulaşmadığını test etmek, aslında uygulamanın amacının samimi olduğu varsayımıyla başlar. Örneğin hapishane içinde çalıştırmanın bir rehabilitasyon yöntemi olarak işe yarayıp yaramayacağını tartışmak, hapishane içinde çalıştırmanın amacının salt olmasa da esasen rehabilitasyon olduğu ön kabulüyle yola çıkar. Hâlbuki eşitsizlik ekonomisi gibi alanlarda çalışan akademisyenler bize bu ön kabulleri dahi sorgulamaya itecek bilgiler verir. Meseleyi tarihsel bağlama oturttuğumuzda şunu görürüz; “neoliberal dönemde toplum içerisindeki yoksulluğun\yoksulların ve işsizliğin\işsizlerin azaltılması ya da ortadan kaldırılması noktasında, sosyal güvenlik politikaları değil, ceza politikaları ilk sırada geliyor.”[2] Yani mahkûm emeğinin amacının rehabilitasyon olduğunu düşünmek saflık olur.
ABD, mahkûm emeği konusunda en çok tartışmanın olduğu ülkelerden birisi. 2018 yılında hapishanelerdeki çalışma koşulları nedeniyle ülke geneline yayılan grevler, süregelen tartışmaları tekrar alevlendirmişti. Saatlik çalışma ücretinin, çoğu hapishanede ortalama 1-2 ABD dolar olması, mahkûmların işçi olmalarına rağmen sendika kurmalarının yasak olması gibi meseleler göz önüne alındığında eylemler şaşırtıcı değildi.[3]
Türkiye’de Cezaevi Emeğinin Güncel Durumu
İşyurtları Kurumu 1997 yılında 4301 sayılı kanunla kurulmuştur. ‘İşyurdu nedir’ sorusunun cevabını aynı kanunun 6. maddesi verir: “İşyurtları, hükümlü ve tutukluların meslek ve sanatlarını koruyup geliştirmek veya bunlara bir meslek ve sanat öğretmek, bu suretle üretilen ekonomik değerleri pazarlamak için ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerdir.”[4] Ceza İnfaz Kurumları İle Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019 Faaliyet Raporu’na göre 2019’da çalışan hükümlü/tutuklu sayısı 60.767’ydi.[5] 2019’dan bir Sözcü haberine göreyse “Ceza İnfaz Kurumu işyurtlarında çalışan hükümlü ve tutuklular eğer çırak ise 14 lira, kalfa ise 15.25 lira, usta ise 17.75 lira günlük maaş alıyorlar. Eğer özel sektör için üretim yapılıyorsa günlük maaş 30 ile 44 lira arasında değişiyor.”[6] Bu ücretlere baktığımızda en yüksek tarifeden çalışacak bir mahkûmun alabileceği maaş, haftanın bir günü dinlendiği senaryoda en fazla 1.144 Türk Lirası. Bunun üzerine bir de cezaevleri kantinlerindeki yüksek fiyatları düşünelim.[7] Göz önündeki vahim tabloya ek olarak 5510 sayılı kanunun ceza infaz kurumları ve tutukevleri bünyesinde çalışan mahkumlara yalnızca kısmî sigortalılık hâli öngördüğünün de altını çizmek gerekir.
Cezaevinde çalışmak genellikle ailesine maddi yük olmayı göze alamayacak kadar yoksul ailelerden gelen veya kimsesi olmayan mahkûmlar tarafından tercih edilen bir durum. O halde şu soruyu sormak gerekiyor, bu sistem hakikaten rehabilitasyon amaçlı mı yoksa modern köle emeği mi? Ana akım medyada ya ‘hem para kazanıp hem meslek ediniyorlar’ [8] minvalinde ya da Türkiye ekonomisine katkıların vurgulandığı[9] manşetlerle yer alması adetten olan mahkûm emeğinin altında bariz bir sömürü yatıyor.
Sonuç Yerine
Eldeki somut veriler cezaevindeki çalıştırma düzeninin, en azından Türkiye ve ABD örneklerinde, sömürme gücünün, rehabilite etme gücüne baskın geldiğini gösteriyor. Özellikle Türkiye’de bu alanda yapılacak nicel çalışmalar faydalı olacaktır. Öte yandan, mahkûm emeği Guy Standing’in tanımladığı şekliyle bir ‘prekarya’ olma hâline uyuyor mu emin değilim. Tarihçesi, yarar sağladığı kesimler, uygulanışı vesaire bakımından mahkûm emeği bana köleliğe yakın geliyor. Cezaevi koşullarında herhangi bir ücretli çalışma biçiminin, çalışanın kendini çalışmaya iten ekonomik zorunluluklardan azade olmadığı müddetçe gönüllü sayılmasının gerçekçi olmadığı görülüyor. Zira çok yoksul ve kimsesiz birine ‘çalışmakta özgürsün’ demek, ortaya gerçek bir seçenek bir sunmak değildir ve bu kişinin alacağı günlük ücret 5 lira bile olsa çalışacağı neredeyse barizdir. Bu bize genel olarak ücretli emek üzerine de bir şeyler fısıldıyor sanki… Ancak konumuza, mahkûm emeğine dönersek şu söylenmelidir: Mevcut ceza infazı sisteminde Themis’in elindeki kılıcın keskinliği, terazisinin hassasiyet yoksunluğuna denk değil ve gözleri tarafsız olmamak için değil, bazı kesimleri görmemek için kapalı.[10]
Kaynakça
Özer, Hatice Duygu, ve Dilek Dulay Yangın. “Ceza İnfaz Mevzuatı Kapsamında Çalışan Tutuklu ve Hükümlülerin Sosyal Güvenliği.” Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi 25.2: 727-756, 2019.
Uğur, Hande Gökşin. “Türkiye’de İşyurtları Kurumu” Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2015.
Pektaş, Özdeniz. “Neoliberal Politikalar Çerçevesinde Sermayenin Mahkum Emeği Kullanımı Ve Türkiye Örneği” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 2011.
[1] Gulag aslında Rusça bir kısaltmadır; açılımı ‘Glavnoye Upravleniye Ispravitelno-Trudovykh Lagerey’dir ve Türkçe ‘Çalışma Kampları Yönetimi Baş İdâresi’ anlamına gelir.
[2] Beckett ve Western’dan alıntılayan: Özdeniz Pektaş.
[3] https://www.forbes.com/sites/angelahanks/2018/08/23/from-exploitation-to-investment-how-to-end-low-wage-prison-labor/?sh=84f9cd45018d
[4] 4301 Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun.
Metnin tamamı için URL: https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/23075.pdf (son erişim: 2 Aralık 2020)
[5] https://iydb.adalet.gov.tr/Resimler/BilgiBankasi/2822020202750Faaliyet%20Raporu%202019.pdf (son erişim: 2 Aralık 2020)
[6] Haberin tamamı için URL: https://www.sozcu.com.tr/2019/emlak/58-bin-mahkum-43-yeni-cezaevi-insa-edecek-4732721/#:~:text=2019%20y%C4%B1l%C4%B1%20itibariyle%20Ceza%20%C4%B0nfaz,ile%2044%20lira%20aras%C4%B1nda%20de%C4%9Fi%C5%9Fiyor. (son erişim: 2 Aralık 2020)
[7] https://www.evrensel.net/haber/386358/fiyatlar-luks-marketlerle-yarisiyor-mahkumlar-kantin-fiyatlarindan-sikayetci
[8] 14 Ocak 2020 tarihli bir örnek Sözcü Gazetesi’nden ve haberin başlığı “Cezaevine giren hükümlüler meslek sahibi olarak çıkıyor”. Haberin tamamına erişim için URL: https://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasam-haberleri/cezaevine-giren-hukumluler-meslek-sahibi-olarak-cikiyor/?utm_source=dahafazla_haber&utm_medium=free&utm_campaign=dahafazlahaber (son erişim: 2 Aralık 2020)
[9] 11 Şubat 2018 tarihli bir örnek Anadolu Ajansı’ndan ve haberin başlığı “Fabrika Gibi Cezaevinde 14 İş Kolunda Üretim”. Haberin tamamına erişim için URL: https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/fabrika-gibi-cezaevinde-14-is-kolunda-uretim-/1060062 (son erişim: 2 Aralık 2020)
[10] Klasik Themis heykelinde Themis’in gözlerinin bağlı olması tarafsızlığını, bir elindeki kılıç adaletin verdiği cezaların caydırıcılığını ve gücünü, diğer elindeki terazi ise adaleti ve bunun dengeli bir şekilde dağıtılmasını simgeler.
One Comment