Skip to main content

Stajyerlik belki biraz da çıraklığın günümüzdeki muadili olarak ortaya atılmış bir uygulama. Pek çok farklı sektörde staj yapılabiliyor. Üniversitede okunan bölüme göre zorunlu veya gönüllü, çalışılan yere göre ücretli veya ücretsiz stajyerlik yapılabiliyor ancak neredeyse tüm stajyerlerin ortak bir özelliği var: Güvencesiz koşullarda çalışıyor olmak.

Stajyerliği birkaç alt başlıkta toplamak mümkün, ben üçlü bir sınıflandırma yapmayı seçeceğim: zorunlu eğitim stajı, mesleğin icrası için zorunlu staj ve gönüllü staj. Yazıya başlamadan önce, bunun esasen bir gözlem yazısı olduğunun altını çizmeliyim; ancak anlatılanların kanıtlarını herkes, çevresinde rahatça görecektir.

Zorunlu Eğitim Stajı

4 yıllık veya 2 yıllık eğitim veren yükseköğrenim bölümlerinin çoğunun müfredatında artık zorunlu staj da yer alıyor. Staj yapmak önceden genellikle mühendislikler benzeri daha teknik sayılabilecek bölümlerin mezuniyet gereklerinden biriyken artık iktisadi ve idari bilimler fakülteleri gibi fakültelerde de çoğu bölüm en az yirmi iş günü süren staj zorunluluğu getirmiş durumda. Öğrencilerin eğitimlerinin son dönemlerinde veya yazın, bir veya birkaç defa staj yapmaları gerekebiliyor. Bu gereklilik 4 yıllık üniversite diploması almasına rağmen işin pratiğine dair çok az bilgisi olan mezunlar vermemek adına konmuş denilebilir. Zorunlu staj süresince staj yapan öğrencinin okulu iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası yaptırmak zorundadır.

Zorunlu stajda emek sömürüsü kendini ücret ödememek veya aşırı çalıştırmak olarak gösterebiliyor; ki Piri Reis Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği öğrencisi Mustafa Koç, 11 Temmuz 2019’da ikincisi sebebiyle ölmüştü.[1] Müfredatında bulunan gemi stajı için seyahat ettiği gemide günde 20 saat çalıştırılarak yetersiz beslendiği ve iş güvenliği olmadan kendisine içinde zehirli kimyasal bulunan tank temizletildiği iddia edilmişti.

Mesleğin İcrası İçin Zorunlu Staj

Bu başlık altında değerlendirilebilecek en bariz örnek avukatlık stajıdır. Avukatlık ruhsatı almak için hukuk mezunlarının 1 yıllık avukatlık stajı yapması zorunludur, aksi halde avukatlık mesleğini icra edemezler. Sosyal medyaya da çokça yansıyan sorunsa 1136 sayılı avukatlık kanunun stajyerlere ücret ödenmesini yasaklıyor olmasıdır. Bu bağlamda stajyerlik esasen bir eğitim olarak görüldüğünden, sigortalı olunan ve gelir getiren bir işte çalışmanın avukatlıkla bağdaşmayacağı fikrinden yola çıkarak konulmuş bir yasaktır.

Harçlık adı altında stajyerin en azından yol ve yemek masraflarını karşılayan ofisler bulunsa da stajyerine ücret ödeyip ödememek, yanında staj yapılan avukatın lütfuna kalmış bir meseledir. Stajyer avukat adaylarının bu eğitim sürecini büyük şirket ve holdinglerin hukuk departmanlarında geçirmek gibi olanakları da vardır ancak bu kurumların büyük kâr oranlarının yüksek veya makul stajyer harçlığı vaat etmelerini beklemenin sonu hüsran olur. Zira çoğu şirket, kendi isminin mevzubahis yeni mezunun özgeçmişinde iyi duracağı ve avukat adayının mesleki hayatında avantaj olacağı fikriyle stajyerlere hiç harçlık ödemiyor.

Gönüllü/İsteğe Bağlı Staj

Gönüllü stajın özgür iradeyle seçilişine kanılmasın; pek çok üniversite öğrencisi mezun olduğunda iş bulmasının kolaylaşacağı ümidiyle gönüllü/isteğe bağlı staj yapıyor. Kimi kurum ve kuruluşlar bunu salt gönüllülük adı altında sunarken kimi stajyerlik tanımını tercih ediyor. Lakin bu bedava iş gücüne hangi adı verdiğiniz, nerden ve nasıl kâr etmek istediğinize bağlı olarak, önemli bir mesele. Gönüllü adı altında çalışan ve kurumun işlerine katkıda bulunmak isteyen birini yapmak istemediği bir işi yapmaya itmek mümkün olmayacakken, staj yapacağı 3 ayın sonrasına staj belgesi alacak veya mezun olduğunda referans isteyecek bir öğrencinin ücret talep etmesi gerçekçi olmuyor.

Gönüllü staj meselesinde mevzu kanunlar içinde bir sömürü olmaktan çıkıp kanun dışılığa da sıkça varıyor. Aslında gönüllü stajyere dahi iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası yaptırmak zorunlu olsa da çoğu işveren bunu yok sayıyor.

Sonuç Yerine

Stajyerlerle ilgili sorunların çok büyük bir kısmı sürece kâr etme saikiyle yaklaşılmasından kaynaklanıyor, oysa ki uygulamanın kendisi formel eğitimin bir parçası oluşuyla meşrulaştırılıyor. Öncelikle bu kavram karmaşasından ya da amaç belirsizliğinden sıyrılınılmalı; ancak bu yeterli değil. Stajyer emeği sömürüsü o kadar yaygın ve normalleşmiş bir konu ki, çokça şirket veya kurumun websitelerinde ‘Bizimle Çalışın’ benzeri başlıkların altındaki staj koşullarını okuduğunuzda, kurumların kendilerini sundukları ‘eşsiz iş deneyimi’yle pazarladıklarını göreceksiniz.

Stajyer emeği sömürüsü sürecinde yaşanan maddi sorunlar dışında, mobbing ve cinsel taciz karşısında bulunulan fazladan zayıf konumdan bahsedemedik bile. Tüm bu sebeplerle, ‘eşsiz deneyim’ soslu emek sömürüsü yemeğini deneyimsel eğitim olarak yutmayı topyekün reddetmek ve temelden bir dönüşüm talep etmek gerekiyor. Yeni mezunların veya öğrencilerin iş bulma korkularıyla beslenen, sermaye piyasasını önceleyen herhangi bir çözüm önerisi, kısa ömürlü veya işlevsiz olmaya mahkûm.

Yazı Dizisi Üzerine

Prekarya kapsamında incelenebilecek veya çalışma koşullarında prekaryalığa dair unsurlar bulunabilecek sayısız grup var; göçmenler, seks işçileri, freelance basın çalışanları… Dizinin amacını kapsamlı bir çerçeve sunmaktan ziyade,  güvencesizlik yaratabilecek koşullar görüldüğünde bunu daha iyi anlayacak örnekleri görmüş olmak. Bu nedenle, dizi boyunca ele alınan üç örneğin(mahkûm emeği, ev işçisi emeği ve stajyer emeği) uygun bir seçim olduğunu düşünüyorum.

Güvencesiz çalışma her yerde ve çok farklı tezahürleri var; prekarya olmak ise bunun da ötesinde bir varoluş. Bir çalışma koşulunun nasıl ve niçin sorun teşkil edebileceğini kavramak, çözüm arayışında ilk uğrak. Ancak dizinin genelinde göze çarpmış olabilecek yasa veya düzenleme eleştirilerinden çıkacak sonuç daha iyi düzenlemeler/yasalar yapmanın çözüm olacağına inandığım olmamalı. Benim prekaryalık kavramında gördüğüm şey şu: sistemin geneline, her hücresine, bizzat sistemin doğası gereği nüfuz etmiş inanılmaz bir eşitsizlik var ve bu eşitsizlik bazı kesimlerin hayatında diğerlerinde yarattığından da beter sömürü biçimleri yaratıyor. Bununla mücadelenin yolu açık kırığa yarabandı yapıştırmak değil; esaslı bir ameliyat.

TIKLAYIN – Türkiye’de Prekarya Olma Halleri 1: Ev İşçileri

TIKLAYIN – Türkiye’de Prekarya Olma Halleri 2: Mahkûm Emeği

 

[1] Türkiye basınında yankı yaratmış bir haber olsa da, iki adet haber bağlantısı ile meseleyi hatırlatmak faydalı olabilir:

https://www.birgun.net/haber/stajyer-mustafa-koc-olmedi-olduruldu-262034

https://www.evrensel.net/haber/385639/gemide-yasamini-yitiren-mustafa-kocun-agabeyi-gemiden-inmek-istiyordu

 

 

Makale

Ekrem Hoca’nın ardından

KronikoKronikoTemmuz 26, 2024
Makale

Haydut mu, öğrenci mi?

Orhun YalçınOrhun YalçınTemmuz 26, 2024