Skip to main content

Herhalde Türkiye genelinde ‘Doğum izni hakkında ne düşünüyorsunuz?’ sorusuna cevap arayan bir anket yapılsa, cevapların çoğu doğum izninin özsel olarak olumlu bir politika olduğu yönünde olur. Bu yazıda aleyhte argümanları da sunarak; doğum izni politikalarının uygulanış biçimlerinin, özel olarak da doğum izninin ‘annelik izni’ şeklinde uygulanış biçiminin ataerkil düzeni ve heteronormativiteyi[i] ne şekilde destekleyebileceğini göstermeye ve sağduyunun bizi ittiği kabulleri sorgulamaya çalışacağım.

Doğum İzninin Doğuşu

Doğum izni İngilizce’de annelik izni(maternity/maternal leave), babalık izni (maternity/maternal leave) veya ebeveynlik izni (parental leave) gibi terimleşir ve Latin kökenli çoğu dilde de bu ayrım korunur. Sırasıyla doğum öncesi izin ve doğum sonrası izin olarak kullanılan pre-natal leave ve post-natal leave kavramlarına görece az başvurulur. Türkçe’de ise yeni çocuk sahibi ebeveynlerden birinin aldığı izinlere verilen genel isim ‘doğum izni’dir ve bu izinde analık, babalık, ebeveyn ayrımlarına başvurulmaya daha yeni başlandı. Bu yasal hak diğer pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de uzun yıllarca münhasıran kadınlara ait bir hak olarak görüldü, ekseriyetle öyle görülmeye de devam ediyor.

Doğum izninin bir hak olarak ortaya çıkışı; cinsiyet eşitsizliğini azaltmaya yönelik bir politika değil, işçinin işyeri güvenliği odaklı bir koruyucu önlemdir. Bu nedenledir ki bilinen ilk örnekleri şehirde sınırlı sayıda sektörde çalışabilen kadınlara yönelikti. (bkz. Danimarka’da 1982’de fabrikada çalışan kadınlara yönelik verilen 2 haftalık izin, Belçika’da 1889’da kadınlara verilen -1886’da Liège şehrinde patlak verip uzun süren maden grevleri sonucunda kazanılan- 4 haftalık doğum izni…). Örneğin, Avrupa Ekonomik Konseyi’nin 19 Ekim 1992 tarihli direktifi/yönetmeliğinde[ii] konu olarak “hamile, emziren veya yakın zamanda doğum yapmış işçilerin iş güvenliği ve iş sağlığının artırılması” yazar. Feminist hareket içinde bugün yeri önemli olan doğum izninin işçi hareketiyle olan bağını ortaya koymak, bugün toplumsal cinsiyet eşitliği amacıyla aynı hakkı yeniden kurmamızın neden gerektiğini anlamak için oldukça önemli.

Türkiye’de Doğum İzni Meselesinde Son Durum

Türkiye’de bugün tabî olunan doğum izni kanunu, kadın işçinin çalıştığı sektöre göre farklılık göstermektedir. Doğum yapan kişi memursa 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 104. maddesi uyarınca kendisine sekizi doğum öncesinde, sekizi doğum sonrasında kullanılmak üzere 16 haftalık doğum izni verilir. SSK’lı çalışan kadın için de durum aynıdır. Memur bir erkeğin eşi doğum yaparsa kendisine istemesi halinde doğumun ertesinde 10 gün babalık izin verilmektedir ve bu Türkiye kanunlarına göre erkeğe verilebilecek en cömert doğum iznidir.

‘Doğum İzni’nin Türkiye’deki Uygulanışının Yarattığı Sorunlar

Öncelikle, doğum izni politikalarının uygulanışının toplumsal cinsiyet eşitliği açısından burada belirtildiğinden çok daha fazla sorun doğurduğunun altını çizmek lazım. Yine de kör göze parmak birkaç örnekle mesele somutlaştırılmalı.

İlk mevzu, kanunun yeni doğanla ilgilenme görevini yalnızca kadına vermesi. Erkeğin eve ekmek getirdiği ve kadının ev işleriyle ilgilendiği düzen genel geçer bir ilke olarak merkeze oturtulduğunda, bu düşünme biçiminin dışına çıkan hiçbir politika üretilemiyor. Başta hükûmet kanadı nezdinde olmak üzere, Türkiye siyasal gündeminde kadına biçilen rolün genellikle annelik olması bir kısır döngü yaratıyor; alternatif bir yaşayış kuracak politikalar üretmezseniz o alternatif var olamamaya devam eder, siz de tek seçeneğin elinizdeki olduğuna inanmaya devam edersiniz. Böylece kadınlık ve erkeklik paket halinde gelen, verili ve değiştirilemez özellikler bütünü olarak görülmeye devam edilir çünkü düzen zaten o paketin mütemadiyen yeniden oluşup sağlamlaşması üzerine kurulmuştur.

İkinci sorun, kadınların doğum izninin çok daha uzun süre olmasının iş piyasasında kadına önyargılı yaklaşıma sebep olması. İş mülakatlarında kadın işçi adayına ‘hamile kalmayı düşünüyor musun’ benzeri sorular sormak kanunla yasaklansa da bu durum işverenin işçi alırken karşısındakine bir cinsiyet atayıp, ondan yola çıkarak tercih yapabileceği gerçeğini değiştirmiyor. Dolayısıyla çok kutsanan annelik, kadını çalışma hayatından dışlamak için bir bahaneye dönüşmüş oluyor.

Çeşitli Ülkelerde Doğum İzni Politikaları Uygulamaları

Doğum izni politikalarının toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik işletildiği istisnalar yok değil. Örneğin babalık izninin yaygınlaşmasını sağlayan ilk politika, babalık izninin isteğe bağlı değil, zorunlu olmasıdır. Annelik izni yerine ebeveynlik izni getirmek de bir ölçüde çalışabilir; ancak ebeveynlik izni yasaya konulduğunda bunun karşıcinsel çiftlerde kadın ve erkek tarafından denk bir şekilde kullanılması garanti altına alınamıyor, genel eğilim iznin büyük çoğunu annenin kullanması şeklinde oluyor.

Bu sorunlardan yola çıkılarak oluşturulan çözüm, bir kısmını yalnızca tek ebeveynin kullanabileceği ebeveynlik iznidir. İsveç’te, annelik izninin yerine ebeveynlik izninin gelmesi 1974’te gerçekleşiyor. 2002’de 480 güne çıkarılan bu izin, iki ebeveyn tarafından da kullanılabiliyor ve yalnızca tek ebeveynin kullanabileceği 90 günlük kota var. Böylece ebeveyn, kendisi o 90 günü kullanmadığı takdirde hakkından feragat etmiş sayılacağı için, genelde bu 90 günlük haklarını kullanıyor. Karşıcinsel çiftlerde bu doksan gün dışındaki günlerin bir kısmını daha erkeğin kullanması vergi indirimi yoluyla teşvik ediliyor ki toplumsal cinsiyet eşitliğine yaklaşılabilsin. Eşcinsel evliliğin 2009 yılından beri yasal olduğu ülkede, eşcinsel çiftler için böyle bir vergi teşviği yok.

Doğum İzninin Uygulanışına Göre Taşıdığı Ayrımcı Potansiyel

Annelik izni olarak kurulduğunda doğum izninin yeniden ürettiği belki de en yaygın sorun heteronormativite. Yani eşcinsel evliliğin yasal olduğu ülkelerde dahi doğum izni politikalarının da heteronormatif akıldan sıyrılması zaman alabiliyor. Eşcinsel çiftlerin 0-3 yaş arasında bir evlat edinmesi, edinse de bakımının sağlanması genelde karşıcinsel çiftlerinkinden daha zor oluyor. Türkiye’de henüz eşcinsel evlilik yasal dahi olmadığı için doğum izni politikalarının diğer herhangi bir politikadan daha LGBT+ dışlayıcı olduğuna dair argüman üretmek zor.

Ancak dünya genelindeki doğum izni politikaları, devletlerin LGBT+ bireylere, evlat edinmek isteyenlere ve kadının toplumdaki yerine dair hegemonik fikirlerini ifşa eder gibidir adeta. Yalnız Türkiye değil, Bulgaristan veya İtalya gibi Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de babalık izni çok sembolik sayıda günle verilirken çocuğun bakımından sorumlu olan kadınlara verilen doğum izni ayları buluyor. Bakımevi, kreş gibi altyapılara para harcamak istemeyen devletler, doğum teşviği benzeri ödemelerle çocuk bakımını kendi üzerinden annelere ve ailede bulunan, çocuk bakacağı varsayılan yaşlılara atıyor.

Bu verilerden çıkacak şey doğum izninin kötü bir şey olduğu olmamalı. Hiç doğum izni olmamasındansa maaşın kesilmediği, erkeğe cüzi miktarda verilen babalık izni ve anneye aylarla ölçülen annelik izni verilmesi yeğdir. Ayrıca Türkiye’de belli koşulları sağlamak kaydıyla bekar bir yurttaş da 0-3 yaş arası çocuk evlat edinebilir, evlat edinen kişiye bebeğin yaşına göre değişen doğum izni verilir. Ancak doğum izni politikalarını yalnızca annelik izni şeklinde algılamak ve buna göre uygulamalara yönelmek, sistematik bir şekilde kadınları iş hayatından koparmakla kalmayıp geleneksel kadın-erkek rollerini yeniden üreterek kırılması zor kabuklara dönüştürüyor. Türkiye’de bugün yasa koyma gündeminde esamesi bile okunmayan bir başka boyutu ise LGBT+ bireyleri çocuklu bir aile yaşamı olasılığından alıkoyan onlarca politika ve yaklaşımdan biri olması.

Haklar mutlak olarak var olup kendisine yakınsanacak ideal kurgular değil de ihtiyaca göre inşa edilen ilkelerse insanca yaşamak için olmazsa olmaz olan toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak adına bu kazanılmış haklarla da güncellemek geresinimindedir.

[i] Heteronormativite, karşıcinselliğin tek normal cinsel yönelim olduğunu; cinsellik, evlilik ve aşk ilişkilerinin sadece erkek ve dişi arasında yaşanabileceğini öngörür.

[ii] COUNCIL DIRECTIVE 92/85/EEC. Ulaşmak için URL: https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=celex%3A31992L0085)

Yararlanılan Kaynaklar

Parental leave entitlements: Historical perspective(around 1870-2014) , The Database for Institutional Comparisons of Economies (DICE), ifo Institute.

Masselot, Annick, and Eugenia Caracciolo di Torella. Reconciling work and family life in EU law and policy. Springer, 2010.

Janta, Barbara, and Katherine Stewart. “Paternity and parental leave policies across the European Union.” (2018).

Haas, Linda. “Parental leave and gender equality: Lessons from the European Union.” Review of Policy Research 20.1 (2003): 89-114.

Ray, Rebecca, Janet C. Gornick, and John Schmitt. “Who cares? Assessing generosity and gender equality in parental leave policy designs in 21 countries.” Journal of European Social Policy 20.3 (2010): 196-216.