“Basın tarihimiz, ders alınacak nice anı ve acılarla doludur. Yeter ki, günlük kaygılarımızı bir yana atıp bu aynaya açık yürekle bakmasını bilelim. Bu aynada yarın da bizlere böyle bakılacak unutmayalım!” Uğur Mumcu (Ak Saçlarıyla… Cumhuriyet, 3 Nisan 1983)
Basın tarihimizin ders alınacak anılarından biri 61 sene önce bugün gerçekleşti. Ulus gazetesinde bölüm bölüm yayınlanan Kuklalar romanında geçen, iktidardaki Demokrat Parti ile alakalı ifadeler yüzünden yazar Oktay Verel ve Ulus’un Yazı İşleri Müdürü Beyhan Cenkçi 8 Temmuz 1959’da 18’er ay hapis cezasına çarptırıldı, gazete bir ay süreyle kapatıldı.
Bugün Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 154. sırada yer alıyor. Sosyal medyaya gelecek sansürün konuşulduğu, televizyon kanallarının karartıldığı, Basın İlan Kurumu’nun gazeteler için ekonomik tehdit mekanizmasına dönüştüğü, gazetecilerin tutuklandığı bugünlerde; Demokrat Parti iktidarını eleştiren, yazarının, yazı işleri müdürünün ve yayımlandığı gazetenin ceza almasına neden olan “Kuklalar” yazı dizisinden çeşitli bölümleri, Kroniko.org olarak sizlerle buluşturuyoruz.
“Demokrasiyi cep harçlığı yerine koyan, istedikleri zaman kullanan; istemedikleri zaman kimselere göstermeyenler, yine iktidarı kazanmışlardı! Çoğunluk muhalefeti tuttuğu halde, seçim kanunundaki aksaklıklar onları zafere…” (Kuklalar, 2 Kasım 1958, tefrika no: 22, sayfa no:2 Ulus Gazetesi)
“Hangi basından bahsediyorsunuz beybirader? Hani şu dördüncü kuvvet denen basından mı? Hani C.H.P.’lilerin hürriyetlerin birinci teminatı matbuattır, dedikleri nesneden mi? Yazsınlar, derhal tekzip eder, üstelik yazanları yalan neşriyattan dolayı mahkemeye vererek hapse tıktırırız! İspat hakkını niçin desteklemediğimizi bilmeyen bir idare kurulu üyesi gibi konuşuyorsunuz Burhan Bey!… Hah, hah, haaah!. Basın, bizim arzularımızın ve bizim menfaatlerimizin dışına çıktığı anda, yalnız sözde kalan hürriyetini değil, aynı zamanda hayaliyetini; yaşama imkanlarını da kaybeder!” (Kuklalar, 30 Ekim 1958, tefrika no: 19, sayfa no:2 Ulus Gazetesi)
“Ev sahibi Demokrat Partiliydi. Son seçimlerde verdiği üç ziyafet sayesinde birçok açları doyurmuş, uzun zamandır et yüzü görmeyip kemik yalayanları kendine bend ederek sözüm ona siyasi bir zafer kazanmıştı. Bu herifin soyadı Döndegel’di!” (Kuklalar, 18 Ekim 1958, tefrika no: 8, sayfa no:2 Ulus Gazetesi)
“Basın bir ülkenin belleğidir”
Oktay Verel, bu olaydan sonra Çöl Demokrasisi kitabıyla da 10 aya mahkum oldu. Gazeteciliğe yıllarca devam etti, yazı işleri müdürlüğü yaptı, dergi çıkarttı, öğretmenlik yaptı. Verel, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü’nde basın ve gazetecilik üzerine şöyle söylemişti:
“Basın, bir milletin bir ülkenin belleğidir. Eğer biz bu belleğe doğru şeyler yükleyebilirsek, gelecekteki tarihçiler, bu bilgilerden yola çıkarak doğruları yazacaktır. Bu nedenle basını şaşırtmacı, baskı altında bırakan sistemi mutlaka kaldırmamız gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, tanrının kur deyip kurdurduğu bir cumhuriyet değil, korkusuz kalemlerin, gazetecilerin, fikir adamlarının, savcıların, yargıçların, hatta siyasilerin kurup getirdiği bir cumhuriyettir. Hangi gazeteci olursa olsun ama içinde yıldızın parladığı anlarda türeyip gelen cesur, yurt içi ve yurt dışı antenleri kuvvetli olan Uğur Mumcular gibi arkadaşlarımız elbette vardır. Bir Uğur Mumcu susturulur. Bin Uğur Mumcu bir gün gelir görev yapabilir. Ben buna inanıyorum. Hiçbir güç Türkiye’deki kalemleri susturamaz. Gençler, fikirleriyle çarpışacaklardır. Öldürülenlerin elinde silah mı vardı? Fikir vardı. Cesaret vardı. İnsanlık vardı. Bunları savundukları için öldürüldüler ama bugün hala içimizde yaşıyorlar. ”