AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Mayıs 2025’te 10. Anadolu Medya Ödülleri’nde yaptığı konuşmada Türkiye’de basının 2002 yılına göre çok daha özgür olduğunu, ülkedeki basın kuruluşlarının Batı’daki meslektaşlarına nazaran daha rahat kalem oynattıklarını söyledi. Erdoğan’ın iddialarıyla ulusal ve uluslararası kuruluşların raporları arasında büyük bir tezatlık var. Örneğin, Türkiye Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) 2025 Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre 180 ülke arasından 159. sırada yer alıyor. Erdoğan’ın kıyaslama yaptığı 2002 yılında ise Türkiye 99. sıradaydı.
Türkiye 180 ülke arasında 159’uncu
RSF, 2002 yılından bu yana her yıl Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni yayımlıyor. Gazeteci, bilim insanı, hukukçu ve insan hakları savunucularıyla yapılan anketlere dayandırarak hazırlanan endekste 180 ülke bulunuyor. Endeksin ilk yayımlandığı tarih olan 2002’de Türkiye Cumhuriyeti 99. sırada yer alırken, 2025 yılındaki endekste 159. sırada. 2024 yılına göre Türkiye’nin bir sıra daha kaybettiği görülmekte.
RSF tarafından Türkiye’nin endeksteki gerilemesi medya çoğulculuğunun zayıflaması, muhalif olan gazetecilere yönelik sistematik baskılar ve ifade özgürlüğünü sınırlayan yasal düzenlemelerle açıklandı. Türkiye hakkında hazırlanan raporda, ulusal medyanın yaklaşık %90’ının hükümet kontrolünde olması nedeniyle halkın, Fox TV, Halk TV, Tele1 ve Sözcü gibi bağımsız yayınlara ve BBC Türkçe, VOA Türkçe, Deutsche Welle Türkçe gibi uluslararası kaynaklara yöneldiği ifade edildi.
2023 seçimlerinin ardından, özellikle protesto ve mitingleri izleyen gazetecilere yönelik şiddet ve gözaltıların arttığı; çevrimiçi sansür, keyfi davalar ve basın kartı iptalleri gibi uygulamaların yaygınlaştığı vurgulayan RSF, ayrıca “etki ajanı” yasa tasarısının gazeteciliği hedef alan yeni bir tehdit oluşturduğunu belirtti.
Bunlara ek olarak raporda, Basın İlan Kurumu ve RTÜK gibi kurumlar aracılığıyla muhalif medyaya ekonomik baskıların arttığı; hükümet yanlısı medya organlarının reklam ve teşviklerle desteklendiği aktarıldı. Gazetecilere yönelik hakaret davaları ve sosyal medyada yürütülen nefret kampanyaları, özellikle kadın gazeteciler açısından önemli bir tehdit olarak öne çıktı.
AKP’nin iktidar ortağı MHP üyeleri ve güvenlik güçleri tarafından gazetecilere yönelik tehdit ve şiddet olaylarının artması; laiklik, dini cemaatler ve bölgesel cihatçı gruplarla ilgili haber yapan gazetecilerin hedef alınması gibi unsurlar da RSF tarafından Türkiye’nin sıralamadaki düşüşünü gerekçelendiren faktörler arasında gösterildi.
TGS Raporu: Bir Yılda Gazeteciler Hakkında 313 Soruşturma Açıldı
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Dünya Basın Özgürlüğü Günü 3 Mayıs’ta 2024-2025 Basın Özgürlüğü Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. TGS raporu, 1 Nisan 2024 – 1 Nisan 2025 tarihleri arasındaki verileri temel alıyor ve Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinin karşılaştığı zorlukları tüm yönleriyle ortaya koyuyor. Rapora göre, Türkiye’de basın özgürlüğü son bir yılda daha da gerilerken, gazeteciler bu süreçte yoğun yargı baskısı, ekonomik zorluklar ve sistematik hak ihlalleriyle karşı karşıya kaldı.
TGS, son bir yılda gazetecilere yönelik 313 soruşturma açıldığını, 123 gazetecinin gözaltına alındığını, 300 gazetecinin 196 ayrı ceza davasında yargılandığını ve bu davalarda toplamda 137 yıl 23 gün hapis cezası verildiğini açıkladı. Raporda, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığının da zedelendiğinin altı çizilirken, gazetecilerin adil yargılanma hakkının sürekli olarak ihlal edildiği bildirildi.
Sendikanın raporunda gazetecilerin önemli bir kısmının düşük ücretle güvencesiz çalıştığı yer aldı. TGS verilerine göre işkolunda sendikalaşma oranı yüzde 13,1 ile ülkedeki genel sendikalaşma oranının (yüzde 15) yaklaşık iki puan gerisinde kalırken, gazetecilerin yüzde 70’i güvensiz çalışıyor. Bunun yanı sıra işsizlik de gazetecilerin en büyük sorunlarından birisi. TÜİK’e göre yüzde 18,3 olan gazetecilik mezunları arasındaki işsizlik oranı; genel işsizlik oranı olan yüzde 8,7’nin ve yükseköğretim mezunları içindeki işsizlik oranı olan yüzde 9,1’den iki kat fazla.
Sosyal medya düzenlemeleri ve “Dezenformasyonla Mücadele Yasası” adındaki yasayla gazetecilerin ifade ve haber yapma özgürlüğü ciddi ölçüde sınırlandırılmış durumda. TGS raporunda son bir yılda en az 200 haber sitesi ve 13 bin içerik hakkında erişim engeli kararı verildiği belirtildi. Fahrettin Altun’un başında olduğu İletişim Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) tarafından “dezenformasyon” olarak nitelendirilen haberler sansürlendi. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi DMM’nin bazı yetkilerini iptal etse de, kurum bu faaliyetlerini de sürdürmeye devam ediyor.
Mart Eylemlerinde En Az 13 Gazeteci Darp Edildi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart 2025’te başlayan eylemler sırasında en az 13 gazetecinin darp edildiği TGS raporunda kaydedildi. Bununla birlikte 19 Mart – 1 Nisan tarihleri arasında 14 gazeteci hakkında gözaltı kararı alındı ve yedi gazeteci tutuklandı. Canlı yayınlara RTÜK tarafından müdahale edilirken, bant genişliği 42 saat daraltıldı. Bu süreçte birçok gazetecinin ve haber sitelerinin sosyal medya hesaplarına Türkiye’den erişim engeli getirilirken, Birleşik Krallık kamu yayıncılık kuruluşu BBC’nin muhabiri Mark Lowen, İstanbul’da gözaltına alınarak “kamu düzenini tehdit ettiği” gerekçesiyle sınır dışı edildi. Bu tarihler arasında dört haber kanalına yaklaşık 21 milyon TL idari para cezası kesilirken, toplamda 16 defa yayın durdurma kararı verildi. SZC TV’ye ise 10 gün süreyle ekran karartma cezası verildi.
Biri İsveçli 17 Gazeteci ve Medya Çalışanı Cezaevinde
Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre 2 Mayıs 2025 tarihi itibarıyla Türkiye’de cezaevlerinde 17 gazeteci ve medya çalışanı bulunuyor. Bu 17 gazetecinin arasındaki isimlerden biri de Saraçhane Protestoları esnasında Türkiye’ye haber takibi yapmak üzere gelen İsveçli gazeteci Joakim Medin. 27 Mart 2025’te ülkeye geldiği an İstanbul Havalimanı’nda gözaltına alınan Medin, 28 Mart’ta kendisi hakkında 2023’te başlatılan bir soruşturma kapsamında “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamalarıyla tutuklandı. Gazeteci hakkında daha sonra iki ayrı iddianame hazırlandı.
Ankara 79. Asliye Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanına hakaret suçuna ilişkin iddianameyi kabul etti ve Medin’in ilk duruşması 30 Nisan 2025’te görüldü. Duruşma sonunda savcı, Medin’in “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmasını ve tutukluluğun devamını talep etti. Mahkeme, Joakim Medin hakkında 11 ay 7 gün hapis cezası verilmesine, cezanın ertelenmesine ve tahliyesine karar verse de Medin; “örgüt üyeliği” suçlamasıyla hakkındaki ikinci davada halen tutuklu bulunduğu için Marmara Cezaevi’nden tahliye edilmedi.
Veriler Erdoğan’ı Yalanlıyor
Tüm bu veriler, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de basının “2002’ye göre daha özgür” olduğu yönündeki açıklamalarının, hem ulusal hem de uluslararası raporlarla açıkça çeliştiğini ortaya koyuyor. Raporlara göre, Türkiye’de basın özgürlüğü gerilemekle kalmıyor, aynı zamanda gazetecilik mesleği de ciddi tehditler ve sistematik baskılar altında bulunuyor. Soruşturmalar, yargılamalar, haber takibi esnasında darp edilmeler, düşük ücretler, güvencesizlik gibi birçok problem Türkiye’de gazetecilik mesleğinin bugününü özetliyor. TGS’ye göre üç gazeteciden biri daha iyi ücret için mesleği bırakabileceğini söylüyor ve gazetecilerin çoğunluğu da mesleğin geleceğine kaygıyla bakıyor. Tablonun ağırlığı, iktidar yetkililerinin söylemleriyle örtüşmek bir yana, doğrudan bu söylemlerin aksini ispatlar nitelikte.