Skip to main content

Fred Goerner’ın 1996 yılında yayımlanan ‘‘The Search for Amelia Earhart’’ (Amelia Earhart’ı Aramak) kitabı dahil olmak üzere son yıllarda yayımlanan bazı kitaplar sayesinde Amelia’nın talihsiz son uçuşu birçok kişi tarafından bilinir oldu. Ancak, hayatının bu üzücü noktasına fazlasıyla odaklanıldığı için Amelia’nın kariyerinin başka boyutları gözden kaçırılıyor. Kadın Kurtuluş Hareketi ve Eşit Haklar Tasarısı’nın yer aldığı bu günlerde, Amelia Earhart’ı bir pilot olmanın yanı sıra yalnızca erkekler tarafından yönetilen bir dünyada kadınların eşitlik haklarının ateşli bir savunucusu olarak gören bir başka bakış açısı ile incelemek oldukça ilginçtir.

24 Temmuz 1898’de doğan Amelia Earhart, çocukluğundan itibaren son derece meraklı bir profil çiziyordu. Atchison’da büyürken, Amelia ve kız kardeşi Muriel’in en sevdikleri aktivitelerden biri kayalıklardaki kumtaşı mağaralarını keşfe çıkmaktı. (Birlikte yaşadıkları büyükanne ve büyükbabaları bunu kesinlikle onaylamasa bile). Amelia o zaman bile fazlasıyla maceracı, erkek gibi(*) bir kız çocuğuydu. (*Ç.N.: Kaynak metindeki “tomboy” ifadesi Türkçedeki “erkek Fatma” tabirinin karşılığı olarak düşünülebilir. Kişisel olarak tabiri doğru bulmamakla birlikte, metnin anlaşılırlığı adına belirtmekte fayda görüyorum.) Evlerine yakın bir yerde yaşayan kuzenlerinden biri genç Amelia için “Amelia’yla oynamak diğer herkesle oynamaktan daha eğlenceliydi, onun yeteneğine hayrandım; bilgisi ve zekâsına çok saygı duyardım;  hayal gücünü çok severdim ve onu, kendi olduğu için severdim”1 demiştir.

Atchison’ın uzun yazları boyunca, Amelia ve Muriel saatlerini okuyarak, kitapları ve edebiyatı sevmeyi öğrenerek geçirirdi. Amelia daha sonrasında şiirler ve otobiyografiler yazdı; Muriel ise İngilizce öğretmeni ve yazar oldu.

Amelia’nın biyografisini kaleme aldığı “Courage is the Price” (Cesaret Bedeldir) adlı kitabında Muriel Earhart Morissey, kardeşinin sanatsal, bilimsel veya pratik yanlarının sentezlendiğini vurgular. Kitabın bir bölümünde Muriel, kendisinin üniversiteye gitmesinden önce birlikte geçirdikleri bir yaz ayında Amelia’nın yaptığı aktiviteleri anlatırken: Amelia kendisine yıpranmış bir banço aldı, kendi kendine çalmayı öğrendi; aynı yaz otomobil tamiri üzerine beş haftalık bir kursa katıldı. Amelia, çok genç yaşta kadına biçilen geleneksel rollere karşı başkaldırmaya başladı!

Aralık 1917’de, Amelia Toronto’ya, orada okuyan kız kardeşini görmeye gitti. Amelia, hastaneleri dolduran savaş yaralılarını görünce çok etkilendi ve gönüllü hemşire yardımcısı oldu. Amelia’nın uçmaya olan merakı aynı kış başladı. Kraliyet Uçuş Kolordusu’ndan biri Amelia ve Muriel’i kendisini uçarken izlemeleri için piste davet etti. Sarsak, külüstür uçaklar ve havacılığın içerdiği tehlike Amelia’nın hayal gücünü hemen harekete geçirdi. Yönetmelikler yolcu olarak bile uçmasına izin vermiyordu ve o, boş zamanlarının çoğunu havaalanında, genç pilotların eğitimini izleyerek geçiriyordu.

Ancak, o zamanlarda pilotluk kariyerine dair bir şey düşünmüyordu. Hatta bundan çok uzaktı. 1919’da Columbia tıp fakültesine girdi. İyi bir öğrenciydi, fakat konserlerden fiziğe, fizikten Fransızca şiirlere kadar uzanan ilgi alanları onun tıp alanında kendisini sabitlemesi için fazla genişti. Sonuçta zaten iyi bir doktor olamayacağına hükmetti.

Bu sırada, Amelia’nın anne ve babası Los Angeles’a taşınmıştı ve ondan yanlarına taşınmasını istemişlerdi. Amelia bir uçakla yükseldiğinde ve uçmayı öğrenmeye kesin karar verdiğinde Los Angeles’taydı. O günlerde uçuş dersleri yaklaşık bin dolar tutuyordu, dolayısıyla da Amelia uçmak için para kazanmak üzere bir iş buldu. Uçmayı çok sevdiği için tüm boş zamanlarını uçak pistinde uçmayı öğrenerek ya da bunun hakkında konuşarak geçiriyordu. 1922’de, yirmi dört yaşına girdiği doğum gününde, Amelia’nın anne-babası ve kız kardeşi ona bir uçak satın almak için para verdiler – bir Kinner Canary.

Ebeveynlerinin evliliği bittiğinde, Amelia uçağını sattı ve annesi ve kız kardeşi ile birlikte Boston’a gitti ama pilotluktan vazgeçmemişti. Sürekli iş değiştirdi ve son olarak 1926’da Boston’daki Denison House’da sosyal hizmet görevlisi oldu. Yurtdışından gelen çocuklara İngilizce öğretirken, hafta sonları uçak kullanmaya devam etti. Aradan çok zaman geçmeden, Ulusal Havacılık Derneği’ne katıldı ve kadın pilotlardan oluşan bir grup kurmayı denemeye karar verdi. Ruth Nichols ile yazıştı, fakat çok daha sonrasına dek kesin karara varılamadı. [The Ninety-Nines (Doksan Dokuzlar) ancak 1929’da kuruldu.]

Nisan 1928’de Denison House’da Amelia’ya bir telefon geldi: Yüzbaşı Hilton Railey, Atlantik’i havadan geçmek ister misin diye soruyordu. Amelia’nın daha sonrasında yazdığı üzere “Doğal olarak, ‘Hayır’ diyemedim. Böyle bir macerayı kim reddedebilirdi ki?”.2 Bu etkinlikte Amelia, Dostluk uçuşundaki tek yolcuydu; Pilotlar Wilmer Stultz ve Lou Gordon’du.

Haziran 1928’deki bu uçuş, Amelia’nın hayatını değiştirdi. Amelia, planladığının aksine bir daha asla Denison House’daki sosyal hizmet işine dönmedi.

Uçuştakiler ABD’ye döndüklerinde inanılmaz bir ilgiyle karşılaştılar. Amelia ise daha ziyade uçuştaki rolünden dolayı hayal kırıldığı yaşıyordu, kendisini yalnızca ilave bir kargo gibi hissetmişti ve tabii ki de esas ilgi iki pilotun üzerindeydi. Basının kendisine yönelik alakasını reddetmedi fakat sonrasında bu şamata için neler hissettiğini açıklığa kavuşturarak: “Gelecekte, kadınlar her türlü seferde kendi paylarına düşeni daha iyi yapabilmeye başladığında başarıları takdir edilirken, cinsiyetlerinin daha az göze batacağına inanıyorum”.3

Denison House’a dönmek yerine, Amelia kendisini pilotluğa adadı. Kız kardeşi “Amelia, Amerika Birleşik Devletleri ve tüm dünya için güvenli uçuşun öneminden kesinlikle emindi; dolayısıyla her uçuşta, nihayetinde sıradan hale gelecek şekilde, heyecan verici sınırların aşılması gerekir.”4  Bu düşünceyle, Amelia otojir (otojir, helikopterin atası sayılabilir) ile denemeler yaptı; tek başına, eğlenmek için, bulunduğu kıtayı geçti, sonrasında tekrar geçti ve rekor kırmak için durmadan geçmeye devam etti. Uçarken basit kıyafetler giyer, paraşüt takmazdı; bu tavırlarındaki asıl amacı çekingen ve uçmayı bilmeyen kişilere pilotluğun aslında o kadar da korkutucu olmadığını anlatmaya çalışmak gibi görünüyordu.

Uçmanın müthiş zevkinin ötesinde, Amelia bu uçuşları başka bir sebepten daha seviyordu: “Bu aktiviteler ile, kadınların modern dünyada çok fazla şey yapabileceği ve bu yapabileceklerine cinsiyetleri gözetilmeksizin izin verilmesi gerektiği düşüncemi paylaşan, dünyanın her yerinden kadınlar tanıma fırsatı edindim. Muhtemelen en büyük tatmini ise kadınların, bazen fırsat verildiğinde, bir şeyleri kendi kendilerine yapabileceklerini arada bir örnekleyerek yaşadım.”5

1932 yılında, Amelia’nın ikinci kitabı –The Fun of It (Eğlencesi) (İlki -Twenty Hours Forty Minutes- Dostluk uçuşunu anlatıyordu) yayımlandı. Amelia, havacılıkla ve pilot olmakla ilgilenmeye nasıl başladığını anlatarak başlıyordu. Sonrasında ise pilotların yaptığı uçuş gösterileri dahil olmak üzere bazı havacılık terimlerini tanımlıyor ve kadınların havacılıktaki yerinin kısa tarihinden de bahsediyordu. Kitabın son bölümü, Londra’ya varır varmaz telgraf çektiği, solo Atlantik uçuşunun hikayesiydi. Birleştirici tema, kadınların toplumdaki geleneksel ikincil rollerinden kurtulması gerektiğiydi. Aynı fikirler, kendisi ve yardımcı pilot Fred Noonan’ın, Pasifik’te kaybolmalarının akabinde yayımlanan kitabı Last Flight’ta (Son Uçuş) yeniden canlandı.

En büyük yakınmalarından biri, basının kadınlara ve özellikle de kadın pilotlara yönelik tutumuydu. Amelia’ya göre kadın pilotlar erkek pilotlara oranla daha fazla kaza yapmıyordu, ama Amelia Earhart veya Ruth Nichols zorunlu iniş yaptığında nedense herkes duyuyordu. Amelia bu durumu sarkastik bir şekilde “içtihadın aksine, [kadınlar] aksi kanıtlanmadığı sürece yetersizlikle suçlanıyor”6 diye yorumluyordu.

Amelia, kadınların bağımsızlaşmasının okullarda başlaması gerektiğini düşünüyordu. Kız çocukları ancak doğru yönlendirilirlerse kendilerine güvenebilir ve sporda iyi olabilirlerdi. Onun ve kız kardeşinin büyürken giymek zorunda bırakıldığı etek ve elbiseler engelleyiciydi, fakat “gelenek en az kılık kıyafet kadar engel teşkil eder. Kız çocuklarının hiçbir şeyi başaramayacağına inanılan dönemden itibaren, ne zaman yeni veya değişik bir aktivite yapmaya çalışsalar, doğal bir şüpheyle karşılanır. Erkeklerin fiziksel uygunlukları sayesinde yaptıklarını kadınların da yapıp yapamayacağı hala tam olarak bilinmemektedir.”7

Amelia bireyleri kendi isteklerinden alıkoyan geleneklere karşı koydu: “Belki de modern eğitim konusu beni öfkelendiriyor diyebiliriz. Gençlere çoğunlukla, maalesef, yanlış roller biçiliyor. Elbise dikmek yerine mekanik cihazları tamir etmesi gereken kız çocukları ve aşçılık konusunda mühendislikten daha yetenekli olan erkek çocukları tanıdım.”8 Belki de, “en büyük korkularımdan biri özellikle alışılmışın dışında beğenileri olan kız çocuklarının adil şartlara sahip olmaması. Bu yeni olmayan durum, nesiller boyunca süregelen, kadınların çekingen olmak üzere yetiştirilmesine sebep olan asırlık örflerin doğal bir sonucu.”9 diye devam ederken kendi çocukluğundan bahsediyordu. Şüphesiz, Amelia bu geleneği yıkmayı başardı!

Amelia, evliliğinde de örflere yer vermedi. Otuz iki yaşındayken, Amelia tam anlamıyla ünlüydü biriydi ve “tanıtımını” yapan adam G.P. Putnam’s Sons yayınevinin patronu George Palmer Putnam’dı. Firması Amelia’nın kitaplarını yayımlamıştı ve Putnam, 1928’de Amelia’nın Dostluk uçuşuna katılıp katılmama konusunda karar vermesine yardımcı olmuştu. 1929’da Putnam ve üçüncü eşi ayrıldıktan sonra, Amelia’ya evlilik teklif etti. Amelia teklifi reddetti. Evli olmamaktan son derece memnundu ve kariyeri evlilikle pek uyumlu sayılmazdı.

Fakat sonrasında pes etti ve Amelia ile G.P. Putnam, 7 Şubat 1931 tarihinde evlendi. Törenin yapılacağı günün sabahında Amelia müstakbel eşine şu mektubu verdi:

Evlenmeden önce müzakere etmemiz gereken şeyler var. Bunları daha önce konuştuk, yani çoğunu.

Evlenme konusundaki isteksizliğimi, iş konusundaki fırsatlarımı etkileyebileceğini düşündüğümü ve bunun benim için çok önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Şu anda yapabileceğim her şeyin aptalca olacağını hissediyorum. Bunun getirileri olabileceğini biliyorum, fakat geleceği düşünecek cesaretim yok.

Birlikte yaşayacağımız süreçte, senden Orta Çağ’dan kalma kurallar dahilinde bir sadıklık beklemem, ya da sana bu tür kuralların öğütlediği şekilde bir bağlılık duymam. Birbirimize karşı dürüst olabilirsek, ortaya çıkan farklılıklardan en iyi şekilde kaçınabileceğimize inanıyorum.

Lütfen birbirimizin işine ya da eğlencesine müdahil olmayalım ya da dünyanın aramızda özel olan mutluluğu veya anlaşmazlıkları görmesine izin vermeyelim. Bu bağlamda, arada sırada kendim olabileceğim bir yere sahip olmam gerekebilir, çünkü çekici bir kafesin sınırları içinde dahi her daim kalmaya tahammül edemeyebilirim. Zalimce olsa da bana bir söz vermeni istiyorum; eğer bir yıl içinde birlikte mutlu olamazsak, gitmeme izin vereceksin.

Her şekilde, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım.”10

Göreneklerin klasikliğine aykırı bir şey düşünmek zor olsa da, gerçekçi ve çetin bir dille yaptığı analiz tipik bir Amelia’ydı.

Bu evlilik, en azından dışarıdan bakıldığında başarılıydı. Amelia kariyerine devam etti. Engel teşkil etmek bir yana, kocası en güçlü destekçisiydi ve onu yeni planlar yapması için teşvik ediyordu. Last Flight’ta Amelia “eşimin yardımı ve teşviki olmadan yaptığım şeylere cesaret edemezdim. Aramızdaki, kanaatkâr ve makul bir ortaklık, o ve kişisel işleri, ben ve kişisel işlerim.” yazdı. Amelia’nın bahsettiği “kişisel işler”den bazıları Atlantik’i havadan geçmek, Hawaii’den San Francisco’ya uçmak ve Meksika hükümetinin daveti üzerine, Los Angeles’dan Mexico City’ye ve Mexico City’den New York’a uçmaktı. Bu uçuşların tamamını 1935’te gerçekleştirdi ve tümü onun için “ilkti”.

Amelia, 1928’de yolcu olarak Atlantik’i geçtiğinden beri tek başına Atlantik boyunca uçmanın hayalini kuruyordu. Dostluk uçuşunda basının ilgisini hak edecek hiçbir şey yapmadığını hissediyordu; bu yüzden bir kez daha, bu kez tek başına, bu uçuşu gerçekleştirmek istedi. Sonrasında “Atlantik’i havadan geçmek istedim, çünkü öyle istiyordum. Bu bir noktada, kendini haklı çıkarma, yeterli deneyimi olan bir kadının bunu yapabileceğini kendine ve ilgi duyan herkese kanıtlama çabasıydı”12 diye yazacaktı. Başka bir yerde, şöyle devam edecekti “… zaman zaman kadınların, erkeklerin zaten yapmış olduğu şeyleri, bazen de erkeklerin yapamadığı şeyleri, yapması gerektiğine ve belki böylece diğer kadınların daha fazla düşünce ve eylem özgürlüğü için teşvik edilebileceğine inanıyordum. Bu düşünce, yapmak istediğim şeyleri istememin nedenlerinden biriydi.”13.

1935 yılındaki yorucu uçuş programından sonra, Amelia, Purdue Üniversitesi’ndeki kadınlar için danışman ve rehber olmayı kabul etti. Bu, onun eğitim hakkındaki fikirlerinden bazılarını denemesi için fırsat sağladı. Açık sözlü ve biraz da radikal bir kadın olarak, öğrenciler, hatta tüm fakülte için, çok önemli bir başarı olmuş gibiydi.

1936 yılında, Purdue Araştırma Vakfı, Amelia Earhart Fonu’nu kurdu. Amelia’ya “uçmanın insanlar üzerindeki etkisini araştırmak” amacıyla çift motorlu bir Lockheed Electra takdim edildi. Bu uçak esasen Amelia’nın bir başka hayalini gerçekleştirmek için kullanıldı: uçakla dünya turu yapmak. Amelia bu uçuştan ve son rekor denemesinden sonra aktif pilotluk kariyerini bırakarak emekli olmayı planlamıştı. Fakat bilindiği üzere o zamana dek kazandıkları ile rahat bir hayat sürme fırsatına hiçbir zaman erişemedi. Temmuz 1937’de, uçuşun son aşamalarında Amelia ve yardımcı pilot Pasifik üzerinde kayboldu.

Amelia’nın tehlikeli bir uçuştan önce G.P. Putnam’a yazdığı ve sonrasında Putnam’ın Last Flight’ta yayımladığı mektuptan bir paragrafla bitirmek uygun olacaktır:

Bilmeni isterim ki tüm tehlikelerin farkındayım.

Bunu yapmak istiyorum, çünkü isteğim bu. Kadınlar, erkeklerin denediği gibi, bir şeyler yapmaya çalışmalı. Başarısız olduklarında, bu başarısızlıkları, başkalarını kamçılayan bir etmenden başka bir şey olmamalı.

Amelia’nın hayatı kadın pilotlar ve ABD’deki kadınlar için her zaman bir örnek ve kamçılayıcı bir etmen olmuştur.

CESARET

Cesaret, hayatın huzur için talep ettiği bedeldir

Bunu bilmeyen ruh, küçük şeylerden

Azade olmayı bilmez;

Korkunun dehşetengiz yalnızlığını

Veya acı sevinçlerin kanat sesini duyduğu

Yüksek dağları bilmez.

Hayatın bize sağladığı yaşama nimeti,

Nasıl telafi eder kurşuni çirkinliği ve anlamlı nefreti

Meydan okumazsak

Ruhun hâkimiyetine? Her seçimimizde, ödeme yaparız cesaretimizle

Dayanılmaz günü geride tutmak için

Ve ödeştik sayarız kendimizi.

Amelia Earhart

1-Burke, John, Winged Legend, s.27
2-Earhart, Amelia, Last Flight, s.10
3-Earhart, Amelia, The Fun of It, s.84
4-Morrissey, Muriel, Courage is the Price, s.181
5-Last Flight, s.12.
6-The Fun of It, s.179
7-Ibid., s.10
8-Ibid., s.46-7
9-Ibid., s.47
10.Burke, s.121-2
11-Last Flight, s.12
12-The Fun of It, s.210
13-Last Flight, s.55

KAYNAKÇA

Burke, John. Winged Legend. New York: G. P. Putnam’s Sons, 1970.
Earhart, Amelia. The Fun ofIt. New York: Brewster, Warren and Putnam, 1932.
Earhart, Amelia. Last Flight. New York: Harcourt, Brace and Co., 1932.
Morrisseym, Muriel Earhart. Courage is the Price. Wichita: McCormick Armstrong Publishing Division, 1963.

İngilizce orijinalinden Senem Tüzün tarafından Kroniko.org için çevrilmiştir.