Yoktan var olma ve Uluslararası Örgütlenme
Bugün varlığını sürdürmese de “kimsesiz çocuklar” ve “çocuk koruması” kavramları zikredildiğinde akla gelen ilk kurum, Çocuk Esirgeme Kurumu’dur. Kurum, şu anda bildiğimiz adını almadan, 1930’lu yıllara kadar Himaye-i Etfal Cemiyeti (HEC) olarak bilinmekteydi.
Himaye-i Etfal Cemiyeti’nden önce de çocuk alanında hizmet veren sosyal hizmet kuruluşlarından bahsedilebilir. Mithat Paşa döneminde kurulan ıslahevleri ve 2. Meşrutiyet döneminde kurulup çoğunlukla azınlık çocuklarına hizmet veren “darüleytamlar” (yetimhane) bunlardan bazılarıdır. Bu saydığım kurumların yetersiz kalması nedeniyle ulusal bir örgütlenme modeli temel alınarak çalışıldı. İlk HEC 1908 yılında, Kırklareli’de kurulmuştur. Bunun devamında aynı adla iki cemiyet daha kuruldu. İlki 1917 yılında kurulan İstanbul HEC idi. Cemiyet kuruluşundan kısa bir süre sonra Padişah 5. Mehmed tarafından da tanınarak yararlı cemiyet sayılmıştır; ancak bu cemiyet, hepimizin bildiği ve sonradan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu adını alacak kurum değildir. İstanbul HEC’in üyelerinin önemli bir kısmı Kurtuluş Savaşı’na destek vermek üzere Ankara’ya gitti. İstanbul’dan gelenler dışında aralarında çok sayıda milletvekilinin de olduğu bir toplantıda, Ankara HEC 30 Haziran 1921’de kuruldu. İstanbul HEC, Kurtuluş Savaşı sonuna kadar varlığını devam ettirse de 1923 yılıyla birlikte tarihe karıştı.
Ankara HEC kurulduğunda başta Atatürk olmak üzere, çok sayıda milletvekili ve Kurtuluş Savaşı sürecinde yer almış önemli kişilerin desteğini aldı. 30 Haziran 1921 tarihli Karar Defteri’nin ilk sayfasında cemiyetin amacı şu ana başlıklar etrafında şekillenmiştir:
-1. Dünya Savaşı ve onu izleyen savaşlar sonucu ülkede sayıları oldukça fazla olan şehit çocuklarının bakımı ve korunması,
-Şehit çocukları dışındaki diğer sıkıntılara ve felaketlere uğramış çocukların bakımı ve korunması,
-Bu bahsedilen çocukların ülkeye faydası olabilecek düzeyde eğitilmelerinin sağlanması,
-Geleceğimizin temeli olan çocukların şefkatli bir gözle gözetilmeleri.
Bu ana başlıkların dışında çocuklara; erken gelişim dönemlerinde süt dağıtım merkezlerinin kurulması, velisi veya vasisi olmayanlara hukuki desteğin sağlanması ve sosyal gelişimleri için oyun alanlarının yapılması maddeleri de dikkat çekicidir. Cemiyeti bu yönüyle sosyal hizmetin akademik olarak henüz okutulmadığı bir ortamda, cumhuriyet döneminin ilk sosyal hizmet kurumu olarak kabul etmek yanlış olmayacaktır. Çünkü ilk kez bir kurum amaçlarında; çocuklara fiziksel, sosyal ve hukuki destek vereceğini duyurmuştur ve icraatlarıyla sosyal hizmet alanındaki ilkleri gerçekleştirmiştir. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte HEC, dernek statüsünde hizmet vermeye devam etti ve 1937 yılında “kamu yararına çalışan dernek” olarak kabul edildi. HEC’i kuran milletvekilleri arasında o zamanlar Bolu milletvekili olan Doktor Fuat Bey de vardı ve kendisi cemiyetin ilk başkanı seçildi. Fuat Bey, kurumun ulusal düzeyde örgütlenmesi için ve kuruluş sürecinde gelir elde etmesi amacıyla çeşitli çalışmalar yaptı. Bu amaçla mecliste birçok yasa teklifi getirmiştir. Bunların bir kısmı meclisten geçmese de Fuat Bey damga vergilerinden cemiyetin muaf tutulması ve devletin düzenli olarak cemiyete ekonomik destek vermesini sağlayarak, cemiyete önemli gelir kapıları açmıştır. Fuat Bey’e soyadı kanunu yürürlüğe girdikten sonra, Atatürk tarafından “Umay” soyadı verilmiştir. Umay, Türk mitolojisinde çocukların koruyucusu anlamına gelmektedir. Yine cemiyetin ilk yıllarında kuruma gelir sağlamak amacıyla yurt içinde çeşitli bağışlar toplanmış ancak bu bağışların yeterli olmadığını düşünen Fuat Umay, başka milletvekillerinin de yardımıyla Amerika’da yaşayan Türklerle temas kurmuştur. Mart 1923’de T.B.M.M.’nin onayını da alarak beş ay sürecek A.B.D. seyahatine başlamıştır. Burada, ondan fazla şehirde toplantılar düzenlenir ve 85.000 dolar bağış toplanır. A.B.D.’de, özellikle sanayi bölgelerinde yaşayan Türk topluluklarının oldukça kalabalık olmasından dolayı ve cemiyete yapılacak yardımların sürekliliğini sağlamak amacıyla burada bir şube kurulmasına karar verilmiştir. Fuat Umay, bu teklifi yetkili makamlara iletir ve olumlu karşılık alır. Nisan 1923’de New York HEC kurulur.
Latin harflerinin kabulünden sonra, dilde sadeleşmenin başlamasıyla birlikte pek çok devlet kurumu gibi HEC’in de adı değişti ve 1935 yılında bugün herkes tarafından bilinen ‘Çocuk Esirgeme Kurumu’ adını aldı. Daha sonraki yıllarda Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kendi anayasasında yapılan bir değişiklik dikkat çekicidir. Gerekli görülen durumlarda kimsesiz çocukların on sekiz yaşına kadar barınabileceği ve yardım alabileceği ifade edilmiştir. Bu bir anlamda, on sekiz yaşına kadar her bireyin çocuk olarak kabul edildiğinin resmi ifadesidir.
Çocuk Esirgeme Kurumu, devam eden yıllarda, ülkenin en önde gelen sivil toplum kuruluşu olmuştur. 1946 yılına gelindiğinde, kurumun 62.000 üyesi ve otuz sekizi yurtdışında olmak üzere, yedi yüzden fazla şubesi bulunmaktaydı. New York HEC ile başlayan yurtdışı yapılanması devam etmiş, A.B.D. dışında; Kıbrıs, Almanya, Avusturya ve Mısır’da şubeler açılmıştır. Ekonomik imkansızlıklarla çıkılan yolda gelinen nokta gerçekten ilham vericidir. Çocukların fiziksel, bilişsel, sosyal gelişimlerinin en iyi şekilde, çağın gereklerine uygun sağlanmasına gayret edilmiştir. Çocuk Esirgeme Kurumu’nun çeşitli şubelerinde farklı hizmetler de söz konusu olmuştur. Kütüphaneler, okuma odaları, sinemalar, gündüz bakım evleri, muayenehaneler, şefkat yurtları bunlardan bazılarıdır. Bunların yanı sıra, kurum çeşitli illerde bulunan doğumhanelerle, ekonomik güçlük yaşayan ya da bu konuda hizmete ulaşma konusunda zorlanan vatandaşlara hizmet vermiştir. Bir başka dikkat çekici nokta da kurumun Ankara’da Çocuk Bakıcı Mektebi olmasıdır. Çocuk Gelişimi bölümü Türkiye’de henüz akademik olarak okutulmuyorken sertifikalı bakıcılar burada eğitim görmüştür.
Darbeler Dönemi ve Günümüz
Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihini darbelerden ve muhtıralardan bağımsız yazmak ne kadar mümkün değilse, bu durum Çocuk Esirgeme Kurumu için de geçerli. 60 Darbesi’nden sonra kurum, kamu yararına dernek statüsü olma özelliğini sürdürdü ama idare heyeti Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından atandı. Darbenin komutanı Cemal Gürsel ise kurumun fahri başkanı kabul edildi. 12 Eylül 1980 Darbesi, kurum adına çok daha büyük bir yıkımı beraberinde getirdi. Bu darbenin öncesinde devlet tarafından yapılan yardımlar oldukça azalmış ve bununla birlikte kurum borçlanmaya ve ekonomik zorluklar çekmeye başlamıştı. Bu borçlar mecliste bazı milletvekillerince dile getirilmiş, kurumun artık yük haline geldiği ifade edilmeye başlanmıştı. Darbe sonrası ekonomik sıkıntıları giderek artan kurum, kapanış sürecine girdi. 1981’de Resmi gazetede yayınlanan kararla dernek feshedildi. Bununla birlikte yurt dışında bulunanlar dahil olmak üzere bütün şubeler kapatıldı. Bunun yanı sıra bütün mülklerine el konuldu. 1983 yılında yayınlanan Sosyal Hizmet Kanunu ile birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlı kamu tüzel kişiliği olan bir kurum haline geldi. O günden günümüze çok sayıda isim değişikliği görüyoruz. Çocuk Esirgeme Kurumu 1991’de Başbakanlığa bağlanırken, 2011’deki Kanun hükmünde kararname ile yetkileri sona erdirilerek, o zaman kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na devredildi. 2018 yılında ise çok farklı çalışma alanları olan iki bakanlık birleştirilerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı adını aldı. Bu son iki bakanlık özellikle son on yılda mezun olan sosyal hizmet öğrencilerinin çok azını istihdam etmekle kalmayıp “sosyal çalışmacı” kadrosu adı altında başka meslek gruplarını istihdam etmektedir.
1981 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu’nun feshedilmesi, kamu yararına çalışan bir derneğin kapısına kilit vurulmasından çok daha fazlasıydı. Tıpkı kapatılan sendikalar ve siyasi partilerde olduğu gibi, milyonların emeği ve iradesi hiçe sayılmıştır. O yıllarda Çocuk Esirgeme Kurumu’nun üye sayısı tahminen yüz bin civarıydı. İnsanlar kendi ceplerinden düzenli olarak verdikleri aidatların karşılığını, ülkede nerede korunmaya ve bakıma muhtaç çocuk varsa, onlara en iyi hizmetin götürüldüğünün güvencesiyle alıyorlardı. Darbeci zihniyetin kapattığı o kurum, Türkiye’de yaşayan halkların kendi içlerindeki en önemli dayanışma örneklerinden bir tanesiydi. 30 Haziran 1921’de Hakimiye-i Milliye’nin bir odasında kurulan ve sonrasında uluslararası örgütlülüğe ulaşan cemiyetin kapatıldığı güne kadar geldiği noktanın, dünya üzerinde fazla örneği yoktur. Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu, kamu yararına çalışan dernek olması itibariyle özel hukuka tabi iken, kurumun kamulaştırılması, kayyum atanması ve sonraki süreçte bakanlıklara bağlanması hukuki bir katliamdır. Günümüzdeki bakanlık sistemi, çeşitli konularda sıkıntı ve eksiklik yaşayan çocukların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığı gibi, üretilen politikalar günü kurtarmaktan öteye gitmemektedir. Sistem bu denli kısır iken, onu ayakta tutan sosyal hizmet uzmanları ve diğer meslek elemanlarının emekleridir.
Teşekkür: Araştırmam sırasında makalesinden yararlandığım, eksik kaldığım noktalarda bana yardımcı olan Nihat Tarımeri’ye teşekkür ederim.
Kaynakça
1) Tarımeri, N. (2018) TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE YOK EDİLEN KURUMLARDAN “ÇOCUK ESİRGEME KURUMU”.
2) Sarıkaya, M. (2007) CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA BİR SOSYAL HİZMET KURUMU: TÜRKİYE HİMAYE-İ ETFAL CEMİYETİ. A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (34)
3) tr.wikipedia.org/wiki/Çocuk_Hizmetleri_Genel_Müdürlüğü