Skip to main content

MEDYANIN PERFORMANSI

“Bir de kimileri, sen taraf tutuyorsun diyorlar. Benim taraf tutmam kadar doğal ne var ki…Kendimi bildim bileli Türkiye’nin halklarının yanındayım. Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim.” Yaşar Kemal

Dizinin son kısmında gazeteler ve manşetlerini inceleyeceğim; çünkü ÇHD ve HHB davasının Türkiye yayın hayatında da çeşitli sözlü performanslara neden olduğunu düşünüyorum. Yazıda 20 Mart 2019’da açıklanan kararın çeşitli yayın organlarında halka nasıl duyurulduğuna bakacağız. İlk olarak devletin ajansı olan Anadolu Ajansı’nın Selçuk Kozağaçlı’yla ilgili manşetine bakalım:

“Terör örgütü DHKP/C’nin avukatlık davasında karar”[1] manşeti ile verilen haber detayında sanık avukatlarının salona girmediklerinden bahsediyor; ama neden salona girilmediğinden bahsetmiyor. Yani sözcükleri kullanarak bir algı yaratma yoluna girmiş bulunuyor AA. Nitekim algının performansında da oldukça başarılı gözüküyor; AA’dan haber alan, aralarında CNN Türk ve NTV gibi ana akım çoğu gazete ya da haber sitesi de benzer manşetlerle[2] ve haber metniyle kararı duyurmuştu. Bakınız A Haber’deki benzer manşet[3]; bu haberde ayrıca bir sözcüğün kullanımına da dikkatinizi çekmek istiyorum: “…cezaya çarptırıldı”. Yakınlarda açıklanan kararı da aynı medya grubunun gazetesi Sabah neredeyse aynı manşetle duyuruyor.[4]

A Haber’deki sözcüğün kullanımına dikkat çektim; çünkü muhalif bir yayın olan Gazete Manifesto’da ise manşette “ÇHD davasında ceza yağdı…” şeklinde bir söylem mevcut.[5] Ayrıca alt metinde “… mahkeme beyanları almadan ceza verdi.” diyerek A Haber’deki metnin aksine faili ve bundan mesul olanın altını çizerek tarafını belli ediyor haber metni. Bu metinleri dava hakkındaki uç noktalarda tutum alan gazete manşetleri olarak görmek mümkün.

BirGün gazetesine geldiğimizde daha kurgulanmış bir taraf tutmanın söz konusu olduğunu görüyoruz. Senaryosunu ‘değil’ üzerinden kuran BirGün, Hürriyet’in (ki o kendi haber ajansı DHA’dan haber alıyor) manşetinin toplum tarafından nasıl eleştirildiğini gösterip[6] kendisi de nötr sayılabilecek bir başlık atarak kitlesine hitap ediyor:

Bu sektörde kısa da olsa çalıştığım için haberlerin nasıl servis edildiğini biraz da olsa öğrendim diyebilirim. Genellikle gazeteler kendi okur kitlesi için bir sunum hazırlarlar yani kelimeleri belli bir düzen ve düzenek içinde sunmaları gerekir ki bu da tekrar Bauman ve Staoltje’nin “spoken arts ve verbal arts as a performance”dan bahsettikleri makaleyi hatırlatıyor.[7] Tekrar bu bağlamda, dizinin başından beri bahsettiğim davaların performansı meselesinin sadece duruşma esnasıyla kısıtlı kalmadığını, bu performansı sergilemenin binadan tutun siyasi arenaya veya medyaya kadar birçok kanadı olduğunu iddia ediyorum. Gazetelerin bu şekilde taraf tutması veya daha yargılayıcı başlıklar atmaları kitlelerini düşünürsek “normal” görülebilir; fakat kanaatimce herkesin vergileriyle hizmetine devam edebilen bir devlet ajansının taraf tutmasının anlaşılabilirliği yok.

Gazeteler konusundayken, dizinin birinci ve ikinci kısmında bahsettiğim darp olayının medyaya yansımasına örnek olması açısından T24’ün olayı haberleştirmesini göstermek istiyorum.[8] Muktedirler tarafından ‘muhalif’ damgası vurulmamış olan medya kuruluşlarının bu olaya yayınlarında yer vermediklerinin de altını çizeyim. Bu noktada, tarihçilerin tartıştığı, ‘yazdığın hatırladığın kadar, yazmadıkların hatırlamadıkların da senin tarafına dair bir ipucu verir’ düşüncesi geliyor akıllara. Böylece belki de ‘hafızanın performansı’ olabilecek bir durumdan bahsetmiş oluyoruz.

Bir Tiyatro Metni Okuyormuşsunuz Gibi

Son olarak, tiyatro metinlerine çok benzeyen diyaloglar olduğu için mahkeme heyeti başkanının diğer bazı davalarını söylemsel analiz açısından bazı örneklerle kısaca inceleyeceğim. Bu diyalogları okuduğunuzda bir tiyatro metni okuyormuşsunuz gibi oluyorsunuz. Bu noktada Orhan Asena’nın belgesel tiyatro kitabı Yıldız Yargılanması’nı hatırlıyorum. Orhan Asena, II. Abdülhamid ile Mithat Paşa arasındaki ilişkiyi anlatıyor. İkinci bölümde okurlar Mithat Paşa’nın duruşmaları hakkında gerçek mahkeme kayıtlarını (Mithat Paşa’nın mahkeme salonundaki konuşmaları) okur[9], bu anlatım tekniği ile eser bir nevi mahkeme salonu anlatımı haline gelmiş olur. ÇHD, HHB ve Canan Kaftancıoğlu davalarındaki diyaloglar hatrıma Asena’nın bu eserini getirmişti. Başka bir deyişle, diyalogların son derece teatral olduğunu fark etmemde bu kitap etkili olmuştu. Mesela savunma makamının heyet başkanına “Ceza muhakemesi hukukunda iyi değilsiniz” dedikten sonra başkanın şu cümlelerle kendini açıklaması bir kurmaca eser okuyormuşum hissi uyandırmıştı: “Şimdi şöyle bakın, zoruma da gitmiyor. Dün ben cevap veremedim içimde kaldı…Biliyorsunuz, A. G.’nin verdiği ceza muhakemesi seyrinden 91 aldım. Bu bir rekordu ve bu rekor henüz kırılmadı. Yani bunu neden söyleme ihtiyacı duydum dün avukat bey şey yaptı, ondan söyleme ihtiyacı duydum.”[10] Sonra da duruşmada A. G.’den alınan notlar üzerinden bir diyalog geçmeye başlıyor. Bunu okuduğumda oldukça şaşırmıştım. Yüzlerce sayfalık mahkeme kayıtlarının deşifrelerine baktığımızda buna benzer diyalog görmek mümkün.

Canan Coşkun’un kitabında anlattığı aynı davada yargılanan anne ve kızının duruşmadaki diyalogları da Goffman’ın rolde kalmak[11] terimi ile açıklanabilir. Annenin savunmasına baktığımızda, kendisi yerine kızını savunduğunu görüyoruz. Aynı zamanda kızının avukatı da olan Şükriye Erden kendisini savunmak yerine duruşmada kızını savunuyor yani annelik ve avukatlık rolü üstüne yapışmış durumda ya da sanıklık rolüne geçememiş durumda da diyebiliriz. Dolayısıyla aynı duruşmada anne-kız ilişkisi nedeniyle melodramatik bir durum söz konusu ve bu durum da yine tiyatro metinlerini hatırlatıyor.

Sonuç yerine

Dünden bugüne Türkiye’de sayıları hep fazla olan siyasi davalar üzerine birçok kez yazıldı çizildi. Herkes kendini ifade etmeye çalıştı, yaşananları kendi çerçevesinden kamuoyuyla paylaşmak istedi. Ben de özellikle son yıllarda yolunu çokça tutmak zorunda kaldığım adliyeleri, performans çalışmaları çerçevesinde neden incelemeyeyim ki dedim ve böylece bu yazı dizisini yazmaya karar verdim. Adliyelerin bahçesinden koridorlarına, duruşma salonlarına kadar pek çok noktasında Richard Schechner’in bahsettiği olum olarak performansa[12] bolca örnek olduğunu gözlemledim. Takip ettiğim davalardan ÇHD ve HHB davasında yaşananlarsa gösterim sanatlarını aratmayacak nitelikteydi. Dolayısıyla incelemek için bu dosyayı seçtim. Dizi boyunca ‘performans çalışmaları’nda kullanılan terimlerle adliyelerde, duruşma salonlarında ve salon dışında yaşananları somut örnekler olarak vermeye çalıştım. Siyasi davaların ne kadar performatif olabileceğini, dağıtılan veya üstlenilen rolleri, yaşanan teatrallikleri sizlerle paylaşmaya çalıştım.

Ezcümle, binasından duruşmasına, iddia makamından savunma kanadına, medyasından siyasetine kadar Türkiye’de buna benzer siyasi davalarda çok çeşnili bir performans alanının ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Binaların-yapıların performansı, mekândaki performans, siyasetin performansı, gücün performansı, sözcüklerin ve anlatımın performansı ve medyanın performansı benim öne çıkardığım başlıklardı ve dizi boyunca bu başlıkları örneklerle incelemeye çalıştım. ‘Performans çalışmaları’yla tanışmama vesile olan üniversiteden hocam sevgili Arzu Öztürkmen’e ve ilgi gösterip dizinin son kısmına kadar okuyanlara teşekkür ederek bitirmek istiyorum.

[1] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/teror-orgutu-dhkp-cnin-avukatlik-yapilanmasi-davasinda-karar/1423557

[2]https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-selcuk-kozagacli-11-yil-3-ay-hapis-cezasina-carptirildi https://www.ntv.com.tr/turkiye/dhkp-cnin-avukatlik-yapilanmasi-davasinda-karar,q9Lt9Tl2-EmzKjzKs5ap7A

[3]https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/03/20/son-dakika-dhkpcnin-avukatlik-yapilanmasina-yonelik-davada-selcuk-kozagacli-icin-karar

[4] https://www.sabah.com.tr/gundem/2020/09/16/son-dakika-dhkp-cnin-avukatlik-yapilanmasi-davasinda-karar-cikti

[5] https://gazetemanifesto.com/2019/chd-davasinda-ceza-yagdi-selcuk-kozagacliya-11-yil-hapis-249595/

[6] https://www.birgun.net/haber/avukat-selcuk-kozagacli-ya-11-yil-3-ay-hapis-cezasi-250536

[7] Beverly Stoeltje ve Richard Bauman, “The Semiotics of Cultural Performance”, The Semiotic Web, ed. T.A. Sebeok ve J. Umiker-Sebeok, (Berlin: Mouton de Gruyter, 1998), s. 585- 589.

[8]https://t24.com.tr/haber/cagdas-hukukcular-dernegi-davasi-1-yil-sonra-basladi-jandarma-tutuklu-avukatlari-darp-etti,697325

[9] Orhan Asena, Yıldız Yargılanması (İstanbul: Cem Yayınevi, 1990), s. 165-208.

[10] 3, 4 ve 5 Aralık- SEGBİS Deşifresi, s. 167.

[11] Erving Goffman, The Presentation of Self in Everyday Life (Londra: Penguin, 1990), s. 59-65.

[12] Richard Schechner, “What is Performance,” Performance Studies: An Introduction, (Londra: Routledge, 2006), s. 28-43.