Skip to main content

“Beni yalnızca öldürecekler ancak yarın döneceğim ve milyonlar olacağım.”[1]: 1781 yılında Yukarı Peru’yu (bugünkü adıyla Bolivya) kurduğu kırk bin kişilik yerli ordusuyla kuşatan Tupac Katari’nin son sözleriydi. Tupac Katari ve ordusu, 18. Yüzyılın sonlarındaki bu yerli ayaklanmasında İspanyol sömürgecilerinin elinde olan La Paz şehrini yüz dokuz gün boyunca başarıyla kuşattı. Ordudan birkaçının ihanetine uğrayan Tupac Katari, 9 Kasım 1781’de İspanyollar tarafından esir alındı. Onun parçalanarak öldürülmesi emrini veren İspanyol Francisco Tadeo Diez de Medina şu sözleri söylüyordu: “Tupac Amaru ve Tupac Katari’nin bir tohumunun veya ırkının kalması, yerlilerde yarattığı etki nedeniyle kral için de devlet için de tehlikelidir. Aksi takdirde mayalanma devam eder.” de Medina bu sözünde, Tupac Katari de son sözlerinde haklıydı. 239 yıl sonra bugün, Tupac Katari’nin tohumları yeşermeye devam ediyor ve modern zaman sömürgecilerine karşı Bolivya halkının mücadelesi halen sürüyor.

Bolivya seçimlerinde Sosyalizme Doğru Hareket’in (MAS) galibiyeti, geçtiğimiz yıl ulusal ve bölgesel sağın gerçekleştirdiği darbeyi devirdi ve Bolivya halkının sürgündeki lider Evo Morales’e olan desteğini gözler önüne serdi. MAS’ın 18 Ekim’de yapılan seçimlerde kazandığı zafer, 19 Kasım 2019’da Morales’e karşı kanlı darbe yapan gerici güçlere adeta bir cevap niteliğindeydi.

Geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde Latin Amerika’nın ilk yerli başkanı Evo Morales, en yakın rakibine %10 fark atmış ve galibiyetini ilan etmişti. Evo Morales – Alvaro Garcia Linera oyların %46.86’sına ulaşmış, sağcı Carlos Mesa ise %36.73 oy almıştı. Bunun üzerine sağ kanat, seçimlerde hile olduğunu deklare etmiş, seçimi takip eden Amerikan Devletleri Örgütü (ADÖ) gözlemcileri, resmi sonuçların geçerliliğini sorgulayarak seçimlerin tekrar edilmesi gerektiğine yönelik baskı yapmıştı. Amerika Birleşik Devletleri ve Amerikan Devletleri Örgütü başta olmak üzere uluslararası gözlemcilerin yaptığı istifa çağrılarına Evo Morales, 20 gün olumsuz yanıt vererek rakiplerinin darbe yapmaya çalıştığını savundu. Darbe karşıtı, çoğunluğu Bolivya yerlilerinden olan Morales destekçisi 40 kişi çıkan çatışmalarda hayatını kaybetti ve birçok kişi yaralandı. MAS’ın liderleri hapse atıldı veya sürgün edildi. Bu süreçte Latin Amerika’da tarih boyunca yapılmış darbelerin hepsinin altından çıkan ülke yine gündeme geldi: Amerika Birleşik Devletleri.

Morales’in istifasının ardından 12 Kasım 2019’da neo-liberal kanattan Jeanine Áñez geçici cumhurbaşkanı olarak göreve başladı ve sağ kanat, 2006 yılından sonra Bolivya’da ilk kez iktidara gelmiş oldu. Neoliberal kanadın yönettiği bir yıl boyunca Bolivya ekonomisi %5,4 düştü. Yaklaşık bir milyon Bolivyalı yoksulluk seviyesine ulaştı, işsizlik ise ülke geneline yayıldı. Bolivya’da Pandemi sürecinin yönetimi adeta bir fiyaskoydu. İhmal ve tıbbi müdahale eksikliği nedeniyle 8.268 kişi öldü ve Bolivya, 100.000 kişide 70 ölümle COVID 19’dan kişi başına düşen ölümlerin en yüksek olduğu üçüncü ülke olarak sıralamada yerini aldı. Bu yönetim beceriksizliği esnasında yapılan neredeyse tüm anketlerde MAS adayı Luis Arce’nin favori gösterilmesi, sağ hükümetin seçimi 3 defa ertelemesine yol açtı.

Morales’in getirdiği değişim

Evo Morales’in başkan seçildiği 2006 yılından önce Bolivya’nın karakteristik özellikleri, büyük yoksulluk, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun olan vatandaşların siyasi güvensizliğiydi. 1985 ve 2005 yılları arasındaki neoliberal hükümetler döneminde Bolivya’nın enerji kaynakları ve kamu şirketleri özelleştirildi veya açık arttırmalarla satıldı. Bolivya’da kırsal nüfusun yüzde 90’ı yoksulluk içinde yaşıyordu. Bolivya, Honduras ve Haiti ile birlikte Latin Amerika’da en kötü insani gelişme endekslerine sahip, oldukça belirsiz bir geleceğe doğru yol alan ülke olarak anılmaya başlandı.

Evo Morales’in Ocak 2006 yılında seçilmesiyle beraber Bolivya’da sosyal, ekonomik ve politik olarak çok büyük bir değişim de başlamış oldu. Gerek doğal kaynakların yönetimi gerek yerli halkların ülkedeki konumu gibi konularda 180 derecelik bir değişim meydana geldi.

  • Yerli halklar yönetime dahil edildi ve 2009 yılında Bolivyalılar, Bolivya Çokuluslu Devleti’ni kuracak olan Bolivya Siyasi Anayasası’nı onaylandı.
  • Doğal kaynaklar, hidrokarbon başta olmak üzere kamulaştırıldı.
  • Bolivya ekonomisi 13 yılda yıllık yüzde 4,9 oranında büyüdü ve ülkede gayri safi yurt içi hasıla 11,520 milyon dolardan 37,776 milyon dolara çıktı.
  • Yoksulluk konusunda kıtadaki en büyük düşüş oranları gerçekleşti. Aşırı yoksulluk, yüzde 38,2’den yüzde 15,2’ye ve orta düzeyde yoksulluk, yüzde 60,6’dan yüzde 34,6’ya düştü.
  • Asgari ücret yüzde 127 oranında yükseldi ve asgari ücret, bir işçinin Latin Amerika’da alabileceği en yüksek ikinci asgari ücret haline geldi.
  • Nüfusa hizmet vermek üzere ülkede 35 adet ikinci derece hastane, 1.061 sağlık kurumu ve 18.550 sağlık merkezi inşa edildi.
  • Bolivya’da 13 yılda 16.773 eğitim birimi inşa edildi ve ülke, ilkokula gitme oranı en yüksek ülkelerden birisi haline geldi.

Kuşkusuz ki görevde olduğu süre boyunca Evo Morales hükümetinin yürüttüğü ekonomik ve sosyal alanlardaki başarılar, geçtiğimiz yıl yapılan darbeyi tersine çevirmeyi başardı. 18 Ekim’de yapılan seçimde MAS adayı Luis Arce oyların yüzde 54’ünü alırken eski devlet başkanı Carlos Mesa, Jeanine Áñez’in oyları bölmemek için çekilmesine rağmen yalnızca yüzde 30.5 alabildi.

Darbe, 40 protestocunun ölümü, üç kez seçim iptali, salgın ortasında yapılan seçim… Bolivya halkı baskı ve sindirilmeye karşı büyük bir cesaret örneği göstererek Tupac Katari’yi haklı çıkardı. Artık charangoyu[2] eline alma vakti artık Luis Alberto Arce Catacora’da ve önümüzdeki süreçte neler yapacağını hep birlikte göreceğiz.

Not: Bolivya’da sermayeye karşı verilen insanlık mücadelesini anlatan, 2000 yılındaki Cochabamba Su Savaşları’nı konu edinen, Icíar Bollaín’in yönettiği, También la lluvia (Yağmuru Bile) filmini önermeden geçemeyeceğim.

[1] Aymara dilinde: Nayawa jiwtxa nayjarusti waranqa waranqanakawa kutanipxa

[2] Güney Amerika’ya özgü telli bir çalgı