Skip to main content

2001 yılında aramızdan ayrılan Fikret Kızılok’un doğum günü olan 10 Kasım’dan hemen önce “Şarkılarına Koşan Sanatçı – Fikret Kızılok 1” yazısıyla sanatçının müzikal yolculuğuna kapı aralamış, bu yolculuğun ilk 15 yılına göz atmıştık. Kızılok’un 12 Eylül öncesi yayınladığı son albümü “Not Defterimden”in ardından uzun süre ara verdiği yolculuğuna, toplumsal baskı koşullarının tüm ağırlığıyla hissedildiği 80’lerde yeni bir kapıdan geçerek devam etmesine ve 90’lı yıllardaki albümlerine ise bu yazıda değineceğim. İki yazı arasında geçen süreçte, “şarkılarına koşan” bir başka değerli sanatçı daha aramızdan ayrıldı ne yazık ki. Hep kendi bestelerini söylemiş olan ve bunun iki istisnasından birisinin bestesi de Kızılok’a ait olan Timur Selçuk, 6 Kasım’da hayata gözlerini yumdu. Akıllara kazınan birçok şarkısını şiirlerden besteleyen Selçuk, Kızılok bestesi “Duyar mısın?”ı söylerken de Ahmed Arif’in “Bu Zindan, Bu Kırgın, Bu Can Pazarı” şiirindeki dizelere yeniden hayat veriyordu.

 Bir önceki yazıyı “Çekirdek ve meyveleri için de bir başka yazıda buluşalım; siz de o zamana dek, Kızılok’un 80’lerin kapısını araladığı solo albümü ‘Zaman Zaman’da bir mısra boyu maceraların peşine düşün, olmaz mı?” diye bitirmiştim. Şimdi o albümden başlayarak Kızılok’un müziğe geri döndüğü ve ülkenin sarsılan kültürel atmosferi içerisinde özgün çalışmalara imza attığı yaklaşık 20 yıllık süreci ele alalım.

80 öncesi çalışmalarına baktığımızda Anadolu Pop/Rock akımının güçlü etkilerini ve kendisine popülerlik kazandıran birçok 45’liğin yanı sıra “meşhurluk hastalığı”ndan uzak kalma hedefini somutladığı “Not Defterimden” adlı albümünü de gördüğümüz Kızılok, toplatılan bu albüm sonrasında müziğe uzun bir ara verir. Aşık Veysel’in ölümü ardından da bir süre müziğe ara vermiş olan Kızılok’un sessizliği bu defa daha uzun sürer ve yeni çalışmalarını paylaşmak için beş yıl bekler.

Aradan geçen yıllar içerisinde toplumsal dinamizmin yarattığı çok boyutlu imkanların askeri darbeyle birlikte büyük ölçüde önü kesilmiş, bunun müzik alanındaki yansımalarından birisi de politik söylemin ağırlığını hissettirdiği Anadolu Pop/Rock akımının sönümlenmesi olmuştur. Kızılok, bir yandan mesleği olan diş hekimliğini yapmaya devam ederken diğer yandan da yıllar sonra imza attığı 1983 tarihli albümü “Zaman Zaman”la yeni bir müzikal yaklaşımın kapısını araladığını hissettiriyordu. Bu yenilik ise onun müzikal yolculuğunda eskide kalmış olandan kopuşu değil, 80 sonrası toplumsal koşulların dayattıklarına karşı geçmiş deneyimle harmanlanan özgün bir arayışın yansımalarını işaret ediyordu. Tabla, ney, bendir gibi enstrümanların da akışa dahil olduğu bu albümdeki birçok şarkıda söz ve müzik Kızılok imzasını taşırken Ahmed Arif, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Karacaoğlan şiirlerinden bestelenen şarkılar da albümün lirik havasını edebiyatla buluşturmuştu.

Sanatçının şarkı yazarlığı kimliğini çok daha yoğun bir şekilde öne çıkaran bu albüm sonrasında, onu yavaş yavaş diş hekimliğinden uzaklaştırıp müzisyenliğe tam zamanlı emek harcamasını sağlayacak olan adım ise Çekirdek Sanat Evi’yle atılır. 1983 sonbaharında Kadıköy – Çatalçeşme’de bir apartmanın yarı bodrum katında Kızılok tarafından kurulan bu mekân, 1984’ten itibaren alternatif bir sahneye dönüşür. Farklı seslerin müzik alanındaki yankılarını sahneye taşıyan mekanların 80 öncesine kıyasla büyük ölçüde azaldığı, o yankıların televizyon ve radyodan tam anlamıyla dışlanıp büyük ölçüde sansüre maruz kaldığı bir dönemde kapısını bu atmosferden mustarip sanatçılara açmak başlı başına alternatif bir durum yaratmıştır diyebiliriz. Bu durumu özgünlükle harmanlayan ÇSE güzellikleri arasında ise şunları sayabiliriz: şarkı yazarı kimliği öne çıkan ve çoğunlukla kendi şarkılarını söyleyen müzisyenlerin dinletilerine yer verilmesi; dinleti kayıtlarından oluşan kasetlerin bandrol-telif konusundaki dönemin yasal boşluklarından faydalanılarak çoğaltılıp dağıtılması ve böylece “Çekirdek kasetleri” aracılığıyla bugün de o samimi atmosfere dahil olabilmemiz; yüzyılı aşan bir konu olan müzikte Doğu-Batı sentezine dair kendiliğinden ve deneysel çabaların ortaya konması; çocuklara yönelik alternatif bir eğitim anlayışının müzik ve resim alanındaki çalışmalarla pratiğe dökülmesi.

80’lerden bugüne dek hâkim olan ve toplumsal yapıyı da kendisine göre şekillendiren neo-liberal politikalar, piyasa merkezli algıyı “başarı” konusunda da hâkim kıldı. Başarıyı “çok satma”ya ve buna bağlı olarak “çok kazandırma”ya indirgeyen hakim anlayışın aksine, kendi müzikal yolculuğunun genelinde olduğu gibi ÇSE deneyiminde de sağlanan doyumu başarı anlayışının merkezine alan Kızılok, sürecin başlarından itibaren Bülent Ortaçgil’i de bu deneyime katmak ister. 1984 ve 1985’te çalışmalarını gittikçe yoğunlaştıran ve bunu “Biz Şarkılarımızı…” adlı Çekirdek kasetiyle taçlandıran ikili, sonrasında ÇSE’nin işleyişini de beraber yürütürler. Ortaçgil’den önce Kızılok’a yardımcı olan ve bu deneyimin özgün boyutlarına çok değerli katkılar sunan isim ise ressam, grafiker ve fotoğrafçı Ahmet Sırmaçek’tir.

Sadece dönemi için değil, dünden bugüne Türkiye’nin kültür-sanat yaşamına baktığımızda zaman aşan bir özgünlük taşıdığını söyleyebileceğimiz ÇSE; Kızılok ve Ortaçgil de dahil olmak üzere birçok sanatçının kendi şarkılarına koşan bir yaşamda ısrarcı olmalarına önemli katkılar sunmuştur. Erkan Oğur’un perdesiz gitarda arayışlarına kararlılıkla devam etmesi açısından sunduğu katkı buna bir örnektir. Oğur’un bu konuya dair söyledikleri, ÇSE deneyiminin birçok yeniyi beraberinde getirme potansiyelinin, aynı zamanda bu sanat evinin 30-35 sandalyelik dinleyici bölümünü büyük bir heyecanla dolduran insanlarla da bağlantılı olduğunu düşündürür: “Perdesiz Gitarda Arayışlar’ın kaydedildiği resital benim için çok önemliydi, önceden kaydettiğim temaların üzerine doğaçlama yapacaktım. Becerirsem müziğe devam edecektim. Yoksa bir daha dinleyici karşısına çıkmamaya kararlıydım. Konserde öylesine duygu yoğunluğu yaşandı ki, küçücük odada bulunanların bakışlarında korku sezdim. Hep birlikte sonu belirsiz bir yolculuğa çıkmıştık sanki…” [1]

Bandrol-telif konusunda çıkarılan yasalarla birlikte ÇSE’nin yıllara yayılan işleyişi de sekteye uğrar ve bu süreçte Kızılok’un ev stüdyosunda kaydedilen yeni albümler “Çekirdek” etiketiyle, artık bandrollü bir şekilde piyasaya sürülür. Çok daha öncesinden başlayarak Piccatura şirketi aracılığıyla Çekirdek kasetlerinin dağıtım ağının genişlemesini sağlayan Mustafa Kaynakçı, yeni süreçte de yine “Çekirdek” etiketli albümlerin dağıtımına önemli katkılar sunmuştur. Kızılok’la Ortaçgil’in yollarının ayrılmasına ve ÇSE deneyiminin sonlanmasına giden süreçte, İsmail Hakkı Demircioğlu, Sibel Sezal gibi isimlerin ilk albümleri, “Çekirdek” etiketi taşıyan ev stüdyosu ürünü albümler olmuştur. Bir de Kızılok – Ortaçgil ortaklığından bize kalan o güzellik, “Pencere Önü Çiçeği”…

Mesleği olan diş hekimliğini ÇSE sürecinde bırakan, kendi şarkılarını özgürce söylemekten vazgeçmeyip yaşamını müzikle devam ettirmeye karar veren Kızılok, 80’lerin hemen sonunda “Yana Yana” adlı solo albümüne imza atar. İlk olarak “Çekirdek” etiketli Sibel Sezal ve Sonay albümlerinde yer alan “Bu Kalp Seni Unutur mu?”, “Gönül” ve “Gecenin Üçünde” gibi şarkıların yanı sıra Kızılok’un bu albüm için yazıp bestelediği şarkılar da müzikseverlerle buluşur. Albümün geneline hâkim olan lirik ton “Why High One Why”la dağılır ve ülkenin karmaşa halindeki kültürel atmosferine yönelik eleştiri okları, mizahi bir üslupla harmanlanır.

Kızılok’un 90’lı yıllarda imza attığı albümlerinde de bu iki çizgi ağırlığını hissettirmeye devam eder. ÇSE sonrası müzikal yolculuğunda hep onunla birlikte çalışacak olan Mutlu Ödemiş’in de yapım aşamasında yer aldığı 1991 tarihli “Olmuyo Olmuyo” albümünde, doğrudan politik söylemin mizahi bir üslupla harmanlanmış hali daha çok kendini hissettirir. O dönemde bağımsız üretimi teknik anlamda kolaylaştıran synth’e teslim şarkıların, çok sevilen sanatçıların diskografisinde “için pek ısınmadığı” albümlerin varlığına sebep oluşuna bir örnek olarak bu albümü vermek mümkün müdür? Bence mümkündür. Özellikle “Biz Şarkılarımızı…” adlı Çekirdek kasetinde bir deniz yolculuğuna çıkarmış gibi dinlenen “Düşler”in, yeni albümdeki synth’li versiyonuyla derinliğini kaybetmesi bunu düşündürüyor. “Synth’le imtihan” boyutu taşıyan bir başka albüm de aynı tarihlerde Ortaçgil’in piyasaya sürdüğü “İkinci Perde”dir.

Akustiğin gücünü lirik tonla yeniden birleştiren ve Kızılok’un dingin sesiyle bir güzel akışı var eden “Yadigar” ise 1995’te piyasaya sürülür. Sadece albüme adını veren şarkı değil, “Kalbim”, “Gidiyorsun”, “Fark Etmeden”, “İçmeden” gibi unutulmaz diğer şarkılar da bu akışı tamamlar. Albümün kapanışında yer alan “Demirbaş” ise 60’lardan 90’lara kadar Türkiye siyasi tarihinin demirbaşlarından Süleyman Demirel başta olmak üzere birçok siyasi figüre eleştiri oklarını fırlatır. Aynı yıl Uğur Mumcu anısına “Vurulduk Ey Halkım” albümünü kaydeden Kızılok, Mumcu’nun akıllara kazınan 25 Ağustos 1975 tarihli köşe yazısını müziklemiş, ayrıca marşı andıran ve sözlerini kendisinin yazdığı “Hep ‘Özgürlük İçin’ Hep” adlı şarkıya da yer vermiştir.

Kızılok, 70’li yıllarda Anadolu Pop/Rock çizgisi içerisinde Cem Karaca kadar kitlelere etki eden politik şarkılara imza atmasa da o dönem şiirlerini bestelediği şairlere bakıldığında, kendisinin politik duruşunu sergilemekten çekinmediğini söyleyebiliriz. Bu duruşu 1997 tarihli son çalışmasıyla özetleyen Kızılok, “Mustafa Kemal – Devrimcinin Güncesi” adlı albüme imza atar. Kapağında “söz, müzik, sözlük, metin ve araştırma: Fikret Kızılok” ifadesinin yer aldığı albüm, gerçekten de tarihi bir araştırmada müzikal bir yolculuğa çıkılmasını sağlar.

Şarkıcılık değil müzisyenliğin, başkasının değil kendi şarkılarının peşinden koşmanın yolcusu olan Kızılok, bireysel yaşamları aşan sonsuz bir yolculuğu düşünerek söylediği sözlerle ve ortaya koyduğu bestelerle her zaman kulağımızın baş köşesinde. Kim bilir belki de şimdi o yolculuğun bir durağında, Timur Selçuk’la ve nice dostlarla güneşin sofrasında.

[1] http://www.kopuzdede.com/neseli-muzikler-besteleyemiyorum-ne-yapsam-insan-olmanin-huznu-cikiyor-ortaya.html

Kültür

Zaman

Eylül DanışmanEylül DanışmanAğustos 2, 2023
Kültür

Nazmiye

Eylül DanışmanEylül DanışmanAğustos 2, 2023