Skip to main content

Ezhel – Ufo361 ortak albümü “Lights Out”un piyasaya sürülmesinden birkaç ay sonra başlayan pandemi süreci, albümün müzikal altyapısına hakim olan karanlık atmosfer ile albüm kapağında yer alan resmin birleşiminden zihinde kalan distopyaya düşüldüğünü hissettirdi zaman zaman. Özellikle, albüm öncesinde beklentiyi yükselten “Wir Sind Kral” ve “YKKE” teklileri için seçilen kapak görsellerini de bütün içerisinde değerlendirince albümde, sadece yükselen alevlerin aydınlatabildiği bir orta çağ şehrinin kaosu ve o kaosun sonrasına taşınanların sesleri dinleniyor gibi. Sözlere daha çok “çileler çekerek ulaşılan başarı” ve “siyah beyaz aşk” gibi temalar hâkim olduğu için pandemi süreci ve distopik his arasında kurulan müzikal köprüden geçişte albümdeki sözlerin fazla hükmü olmuyor. Korona günlerinin başlarında müzikseverlerle buluşan Otonom Piyade EP’si “Deliler Bayramı” ise distopyaya her daim namzet bir yozluk içinde yaşamanın esas çelişki olduğunu ve bu çelişkinin taşıdığı potansiyeli hatırlatan sözlerle karşımıza çıktı; bir anda evlere çekilmekle bomboş kalan meydan ve sokakların, yine bir anda, kronikleşmiş şekilde insan eliyle kesilen nefeslerin sorgulanmasıyla dolup, alev alev yanabileceği.

Rap müzik, farklı toplumsal devinimlerle ve sokaklarından eğlence mekanlarına taşındığı farklı ülkelerin özgün kültürleriyle etkileşim içerisinde birçok değişim geçirirken, müziğe dijital formatta ulaşmayı sağlayan teknolojik imkanlar da dosya paylaşım uygulamalarından streaming servislerine doğru geniş bir skalayı kapsadı.

Jamaika’daki “sound system” konseptinden ve adaya özgü ritimlerden beslenen, kökleri ABD’de filizlenirken, funk ve soul gibi farklı müziklerin yankısını taşımaya başlayan rap müzik, Türkiye’ye ulaştığı ilk zamanlardan bugüne dek Anadolu Pop’tan arabeske kadar buraya özgü müziklerin izlerini de bünyesine kattı. İzlerden ilkini düşününce; Almanya bağlantılı ulaşım sürecinin ilk zamanlarında, Türkiye’de büyük satış rakamlarına ulaşarak simgesel bir anlam kazanan Cartel albümü ve bu oluşumda yer alan Karakan ikilisinin iki yıl sonra imza attığı “Al Sana Karakan” albümünde kullanılan Anadolu Pop sample’ları geliyor akla. İkinci izin takibi ise bizi, yıllar içinde hem sample kullanımı hem de ele alınan konuların sözlerle ifade ediliş biçimi üzerinden yürütülen “arabesk rap” tartışmasına çıkarıyor. (Bu takibi kapsamlı bir rehber; Furkan Dilben’in yazdığı akademik tez eşliğinde yapmak istiyorsanız “lütfen [1]’i tuşlayınız”)

Dünya çapında müzikal değişimlerin güncel izlerini sürebileceğimiz yeni çalışmalara ise artık eskisinden daha çok streaming servisleri aracılığıyla kulak veriyoruz. Bu servislerin, “müzik radarı” olarak nitelendirilebilecek ve bir yandan kullanıcıların kişisel beğenilerini hesaba katarak şekillenirken, diğer yandan alışıldık “Top / En İyi” listelerini daha çeşitli formatlarda kullanıcıların önüne çıkaran özelliği, yeni müziklerin keşfine katkı sunuyor. Aynı zamanda bu özelliğin işleyiş mekanizması, kültürel üretimlere ulaşım araçlarının geçmişten bugüne sorgulanmasının temelinde yatan benzer sebeplerden hareketle streaming servislerinin sorgulanan ana unsurlarından birisi haline geldi.

Ankara’dan Dünyaya

Türkiye’de 2000’lerin ilk yılları, rap müziğin ana akımda istikrarlı bir şekilde yer aldığı ve birçok underground ismin daha fazla kişi tarafından dinlenmeye başladığı bir zaman dilimiydi. Ana akımda yer alan farklı tarzlarda işler çoğalıp, dünyadaki popüler çizginin etkisiyle pop-rap’e ne denli bir kayış olduğu sorgulaması sürerken Türkçe rap müziğin ana akımdaki yolculuğu açısından 2010’ların ikinci yarısına kadar yaşanan bir durgunluk evresine girildi. Ana akımdaki yolculuğun yeniden istikrarlı bir çizgiyi yakalaması ise bu evrede üretkenliği durmayan underground’ın içinden yükselen bir sesle, Ankaralı müzisyen Ezhel’le mümkün oldu.

90 BPM oluşumunun “Kötülük Bizim İşimiz” adlı albümünde eşlik ettiği “Başa Döner Tekrar”da “büyüdüm ettim ben eğlencemi meslek” diyen ve rap müzikle olan serüvenine dinleyiciyi de katan Ezhel, o güne dek Ais Ezhel mahlasıyla seslendiği kemik kitlesinin uzun süredir merakla beklediği ilk solo albümünü 2017’de çıkardı. İçeriği baştan şekillendirme potansiyeli taşıyan müzik piyasasının hâkim kanallarından bağımsız bir şekilde meraklısına ulaşan albüm, esas büyük patlamayı internetin sunduğu imkanların katkısıyla yaptı. İlk video klibi en “Ankaralı” şarkısı “Şehrimin Tadı”na çekilen “Müptezhel” albümü, Spotify başta olmak üzere streaming servislerinde beklenmeyen bir yükselişe geçip Türkiye’den Avrupa’ya uzanan turnelerin kapısını aralarken, beatler ve autotune kullanımıyla albümde ağırlığını hissettiren trap etkisi, aslında Türkçe rap’in ana akımdaki yeni yolculuğunda bu rap alt-türünün ağırlığını koyacağının işaretini veriyordu.

Voodoo Records bünyesinde imza atılan ve underground rap’in Ankara’daki verimli yansımalarını kulaklara taşıyan birçok çalışmadan, reggae’nin buralı hallerinin keyifli bir şekilde sahnelere taşındığı Afra Tafra ve Kökler Filizleniyor konserlerine, rap ve ska müziğin “kırmızı kara” sözlerle buluştuğu Gençlerbirliği şarkılarından, Freestyle King birinciliğine… “Müptezhel” öncesinde Ais Ezhel mahlasıyla farklı türlerin harmanını da taşıyan böylesi işlere imza atılan süreç, ana akımdaki yolculuk başladığında sadece trap’in ağırlığını hissettirmesiyle devam etmedi; “Müptezhel” albümündeki müzikal atmosfere hâkim bir diğer tür olan reggae’ye, albüm sonrası en büyük çıkışı yapan teklilerden “Felaket”te yine buralı nağmelerin eşlik etmesi ve Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli rapçi Murda’yla birlikte imza atılan, “Ankara’dan dünyaya” doğru çıkılan yolculuğun aya kadar uzanmasını sağlayan Afrobeats tarzda şarkılar… Bunlar, Ais Ezhel mahlasıyla ortaya konan işlerden bu yana gelen çizgiyle birlikte değerlendirildiğinde, bundan sonraki her yeni çalışmanın, yeni bir müzikal harmanını kulaklarımıza taşıma ihtimalinin yüksek olduğunu düşündürüyor. Ezhel’in, hip hop ve reggae dışında daha çok ne tür müzikler dinlediğine dair bir röportaj [2] sorusuna verdiği cevaptan hareketle, bu harmanda Türk Halk Müziği’nden Latin Amerika müziklerine kadar geniş bir skalanın yer alması da pek şaşırtıcı olmayacak gibi duruyor.

“Karanlıklardan Doğar Aydınlıklar”

Türkçe rap’in yeniden ana akıma taşındığı süreçte ağırlığını hissettiren trap, Avrupa’da da benzer bir yükselişi yaşadı. Bu yükselişin Almanya ayağında ise, Türkiye kökenli Ufo361’in Berlin’den yükselen sesi ve trap beatlerini bu şehrin multi-kulti atmosferine taşıması önemli bir rol oynadı.

Ezhel ve Ufo361’in yollarının “Lights Out” albümünde kesişmesi, aynı zamanda uzun zamandır müzikal yolculuklarına birlikte devam ettikleri yapımcıların bir araya gelip albümdeki müzikal atmosferi var etmesi demekti. Türkiye’den Bugy ve DJ Artz ile Almanya’dan The Cratez, Jimmy Torrio ve Sonus030’un imzasını taşıyan bu atmosfer, her iki rapçinin diskografisinde “Lights Out”un farklı bir yerde durmasını sağladı diyebiliriz.

Almanya’da rap müziğin geçmişten bugüne gelişiminde olduğu gibi, son yıllarda trap ağırlıklı yükselişte de Türkiye ve başka ülkelerden göçmen kökenli isimlerin etkisi oldukça güçlü. Bu durumun, bazı değişmeyen kültürel çıkmazlarla birlikte daha sert, doğrudan sesleri talep eder hale gelen dinleyici kitlesiyle bağı düşünülebilir. “Lights Out” albümü, “Kapat Işıklarını”, “Wir Sind Kral”, “Kendini Kaybet” gibi şarkılarla bu seslerin hakkını talep edilen sertlikte verirken, albümdeki farkı yaratan ve bu üç şarkıya da sirayet eden kendine has karanlık atmosferin daha çok yoğunlaştıkları arasında “Schwarz & Weiss”, “Fallen” ve “Lights Out” öne çıkıyor.

Albümdeki beatlerin ve melodik yapının yarattığı karanlık atmosfer kulaklardan zihnin dehlizlerine doğru akarken albüm kapağındaki görselin bu akışla beraber yarattığı görsel algı, pandemi sürecinin ilk zamanlarında bir anda bomboş kalan sokak ve meydanların yeni bir gürültüyü çağırması ve tarih boyunca olduğu gibi o gürültüden müziğe doğru yeni yolculukların yaşanması potansiyeline dair görüntülerle eşleşiyor.

Görüntüler, süreç içerisinde zihinden yansıyanların ötesine geçip, ABD başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında somutlaştı. Türkiye’de benzer potansiyelleri doğuran çelişkilere doğrudan seslenen yeni üretimler de pandemi süreci başladıktan sonra piyasaya sürüldü. Otonom Piyade’nin “Deliler Bayramı” adlı EP’si bu anlamda çok güçlü yeni sözlerle ve “hip hop’ın koynundaki bebop”ı hatırlatan beatler ve müzikal altyapısıyla çıkageldi. Underground rap’in Ankara’daki verimli toprağının ekipleşerek ekilip biçilmeye devam ettiğini gösteren Aga B’nin “Risk Al Paspal”, “Bis”, “Kum Kale”, “Flaş” adlı teklilerini de unutmamak ve dinlemek lazım.

Rap müziğin Türkiye’deki yolculuğunun bu döneminde; popüler olsun ya da olmasın, eski ve yeniyi buluşturan, bugünü yarının düşleriyle harmanlayan üretimler ortaya konuldukça, bu müziğin hissettirdikleri ve düşündürdükleri eşliğinde Ankara’dan ya da başka şehirlerden dünyaya yolculuk da bitmeyecek.

[1] http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/3138/10133946.pdf?sequence=1&isAllowed=y

[2]

Kültür

Zaman

Eylül DanışmanEylül DanışmanAğustos 2, 2023
Kültür

Nazmiye

Eylül DanışmanEylül DanışmanAğustos 2, 2023